Düşünen ile düşünmeyen kişinin iç rahatlığı mukayese bile edilemez. Düşünen kişi belki de hiç iç rahatlığı yaşamaz, ya da ‘hiç olmazsa’ düşünmeye devam ettiği için kendisini teskin etmekle yetinir. Oysa düşünmeyenin önüne çok geniş bir huzur alanı açılır. Bunu duyarsızlıkla karıştırmamak lazım… Bu kişiler çevrelerinde yaşanan olaylar karşısında çok heyecanlı ve içten tepkiler verebilirler, ama olayları gerçekten anlamaya da hevesli olmazlar. Temel ayrışma merak sahibi olup olmamayla ilgilidir. Yüzeyde dedikodu kapsamına giren merak muhtemelen çoğumuzda mevcut… Ama bu düşünmeyi değil, bilgilenme üzerinden sosyalleşmeyi hedefler. Bugün twitter birçokları için böyle bir işleve sahip. Bir de olayların karmaşıklığını ve içerdiği nedensellikleri merak edenler var. Öyle ki herhangi bir olayı basite indirgemektense, giriftliğini ortaya koymayı tercih edebiliyor ve çoğu zaman olayları ancak kısmi olarak anlayabildikleri gerçeği ile yaşamak zorunda kalıyorlar. Bunun herhangi bir iç rahatlığı yaratma ihtimali ise çok az… *** Belki de soru niçin bazı insanların bilerek ve isteyerek iç rahatlıklarını feda ettikleri olmalı.