Küresel piyasalara entegre olmuş açık ekonomilerde muhtemelen en kritik kurum merkez bankası. Hükümetler seçmen taleplerinden etkilenerek ya da doğrudan popülizmin cazibesi altında hareket edebilirler. Kamu ile özel arasındaki dengeler ya da dış ticarette gereksinilen hedefler, iktidarların müdahaleci olmalarına yol açabilir. Bunlar sonuçta siyasetin gereği olan tasarruflar… Ancak sağlıklı bir devlet yönetiminin siyasi ve toplumsal hedeflere ekonomik istikrar içinde ulaşması beklenir. Bu da mali piyasaların kontrol altında tutulup yönlendirilmesini ima eder. Merkez bankaları bu alanda hayati bir işleve sahip… Dolayısıyla merkez bankalarının prestiji, güvenilirliği, bilgi derinliği ve rasyonel müdahale yeteneği bir ülkedeki genel ekonomik istikrarın en önemli güvencesi. *** Buradan hareketle şunu söyleyebiliriz: Bir ülkede iktidar kendi merkez bankasını (MB) bilgisiz ve etkisiz bir kurum haline dönüştürürse, ya ekonomi yönetiminden hiç anlamıyordur, ya da siyasi amaçlar nedeniyle yönetimin kontrolünü elinden kaçırmıştır. Bilindiği üzere AK Parti hükümetleri Orta Vadeli Programlar (OVP) yapıyor, bunları açıklıyor ve gerçekleştirmeye çalışıyor. Nitekim doğru hazırlanan ve hayata geçirilen ekonomik programlar dünya finans piyasasında güven oluşturmanın temel aracı. Söz konusu öngörü ve hedef çerçeveleri birilerinin aklına estiği üzere ortaya çıkmıyor.