Tayyip Erdoğan iyi bir siyasetçi… Kendisini makbul ve istenilir kılmak için uğraşıyor, bu sonucu sağlayacak ortamlar yaratmaya çalışıyor ve bunda çok başarılı. Siyasetin daha idealist tanımlarını tercih edenler pek hoşlanmayabilir, ama çoğunlukla siyasetçilerin esas derdi siyasette kalmak ve gücünü artırmaktır. Türkiye gibi ülkelerde bu nitelik çok daha belirgin… Erdoğan da bu ülkenin çocuğu… Bu yeteneğini hem ileri hem de geri adım atarken ortaya koyma yeteneğine sahip. Olağanüstü Genel Kurul’a giden süreç Erdoğan’ın kendi hedefleri açısından ‘ileriye’ doğru attığı bir adımdı. Parti içindeki gücünün tahkim ederek sorgulanamaz noktaya çekilmesi ve parti kültürünün biat mantığına oturtulması hamlesiydi. Davutoğlu sonuçta bu hamlenin ‘yemi’ olarak kullanılmış oldu. Kimin nerede haklı olduğu veya doğru davrandığı sorusu, hiç de adil olmayan ancak bilinçli bir propaganda sayesinde anlamsız kılındı. Mesele liderle olan ‘uyum’ noktasına indirgendiğinde artık ‘karşılıklı’ bir uyumdan bahsedilmediği, üst makama teslimiyet arandığı herkes için açıktı.