Darbe girişiminin öncesinde, sonraki hafta kullanmak üzere bir yazı yazmıştım. ‘Küçük hesabın yüksek bedeli’ başlıklı o yazı ileriki günlere kaldı ama içerdiği konu çok daha dramatik bir biçimde önümüze geldi. 2015 seçimi sonrasında CHP ile koalisyonun niçin akıllıca olduğu üzerinde duran makale konuyu Türkiye’nin yönetilebilmesi sorunu etrafında ele alıyor. Kürt meselesinin tıkandığı, askerle işbirliğine muhtaç hale gelindiği, ekonominin ise yerinde saydığı bir noktada seçim kazanmanın ‘yönetmek’ için yetersiz olacağı 2015 yazında da açık bir gerçekti. Kutuplaşma yaratarak üretilen iktidar tahkimatının geri tepmesi, psikolojik direnç yaratması kaçınılmazdı…
AK Parti ve Erdoğan bu tehlikeyi görmedi veya önemsemedi. Gülen örgütünün yargıdaki, polisteki ve askerdeki ağırlığı ise çoktan beri konuşuluyor, raporlara geçiyordu. Batı ile didişmenin AK Parti’yi tamamen yalnızlaştıracağı ve bunun türlü çeşitli müdahaleleri davet edeceğini öngörmek de hiç zor değildi. O dönem CHP ile koalisyon laik kesimin ve Batının ‘gazını’ alırken, toplumun bölünmüşlüğünden güç alan her türlü münafıklığın da önüne geçmek, siyaseti ‘resetlemek’ için iyi bir fırsattı.
***