Paris’te yaşanan organize terör saldırısını basitçe tepkisel bir eylem olarak tanımlamak mümkün gözükmüyor. Şehrin yedi yerinde neredeyse aynı anda silahlı kişilerce yapılan söz konusu saldırının gerektirdiği toplam insan gücünü, arka plan lojistik desteğini, planlamasını düşünürsek ve bunun son noktaya kadar yakalanmadan, iz bırakmadan kotarıldığını hesaba katarsak, karşımızda epeyce deneyimli ve toplumun içine uzanan bir örgütlenme olduğunu anlayabiliriz. Teröristlerin bazılarının yüzlerinin açık olması bunun bir savaş ilanı olarak okunmasının istendiğini düşündürtüyor. Sanki amaç kimliği bilinmeyen bir özneden korku duyulması değil de, öznesi belli bir düşmana sahip olunduğunun hatırlatılması.
Kullanılan kişilerin IŞİD bağlantılı olması kimseyi şaşırtmaz. Sonuçta kategorik Batı düşmanlığından beslenen, kendi mağduriyet ve ezilmişliklerinden hareketle ‘Batılıya’ yabancılaşıp düşmanlaşan bir öfkeli kitleden söz ediyoruz. Mücadele yöntemi olarak öldürmeyi kendi anlam dünyasında meşrulaştırmış, bunu bir övünç ve bağlılık nişanesi haline getirmiş bir kitle…