Sekülerleşmeyi anlamadan, tepeden gelen emirle ‘laikleşmek’ Türkiye halkında travmatik sonuçlar üretti. Laikler sırf dindar olmadıkları için kendilerini aydınlanmış ve bilgili zannederken, dindarlar da sırf dindar olduklarından hareketle kendilerini hikmet ve bilgi sahibi sandı. Ne var ki din tarihsel bir olgu… Hem belirli bir dönem, coğrafya ve kültüre doğduğu hem de olgun haliyle ortaya çıkmayıp bir ‘oluşma’ sürecinden geçerek son haline geldiği için. 12 Mart tarihli blog yazısında Sevan Nişanyan’ın sözünü ettiği kitap bu süreci anlamak açısından çok yararlı. *** Nişanyan’ın sunuşu ile “Patricia Crone ve Martin Hinds, God’s Caliph (adlı çalışmada) göstermişler ki Hz. Ömer’den aşağı yukarı II. Ömer’e (717-720) dek halifelerin ünvanı Halifetullah’tır, yani Allah’ın vekili… Halifetü Resulillah, yani peygamberin halifesi fikri ancak hicretin 80’inci yıllarında belirmiş, Abbasiler zamanında egemen olmuş… Emevi dönemine ait sayısız resmi ve hamasi metinde halifenin doğrudan doğruya Allah’ın iradesinin temsilcisi ve dinin temeli olduğu, dolayısıyla geçmişin peygamberlerinden üstün sayılması gerektiği vurgulanıyor. . . Peygamber hadislerinin derlenip etüd edilmesine ancak Emevi egemenliğinin ciddi bir şekilde sorgulanmaya başladığı 720’lerden sonra rastlıyoruz… Kuran ve hadis üzerine inşa edilmiş ve fıkıh alimleri tarafından yorumlanmış bir hukuk sistemi fikri ancak 800 dolayında, Harunürreşid iktidarında kristalize olmuşa benziyor…” Nişanyan kitabın son bölümünden dört sayfanın da fotoğrafını eklemiş.