Referandumda çıkacak sonucun büyük ölçüde kararsızların son kertede nasıl dağılacağına bağlı olduğu giderek belirginleşti. Bugün itibariyle her biri yüzde 40-43 arasında dalgalanan iki karşıt blok ve bunların ötesinde de 15-20 arasında kararsız ya da tercihini belirtmek istemeyen bir kitle var. Saha çalışmalarında bulgulara güvenilirliğin de artı veya eksi 2.5 puan oynadığı düşünüldüğünde, bütün meselenin kararsız oylarda biteceği açık…
Dolayısıyla birçok gözlemci, kararsızların daha ziyade “Evetçi” mi yoksa “Hayırcı” mı olduğu konusunda kafa yormakla meşgul. Bu alanda iki yaklaşımdan söz edebiliriz ve birinde “Evet”, diğerinde “Hayır” eğilimi lehine çıkarsama yapmak mümkün.
***
Karasızların daha ziyade “Hayırcılardan” oluştuğunu öne sürmeyi mümkün kılan iki gösterge var. Birincisi niteliksel… İçinde bulunduğumuz siyasi ortam ve medyanın hali “Evet” demenin daha kolay olduğu bir atmosfere işaret ediyor. Hatta bizzat Cumhurbaşkanı, “Hayır” diyenlerin darbeci ve hain olduklarını hemen her gün tekrarlıyor. OHAL altında yaşarken, yani bir kararname ile örneğin işinizden olabilecekken çıkıp Hayır diyebilmek o kadar kolay değil ve birçok kişi anketörlerin karşısında gerçek tercihini beyan etmemiş olabilir. İkinci gösterge için Metropoll’ün şubat çalışmasındaki bir soruyu örnek alabiliriz. Referandumun sonucu sorulduğunda yüzde 54 Evet, 32 Hayır çıkacağı tahmin edilmiş. Oysa referandumda nasıl oy kullanılacağının cevabı 44-43 Evet şeklinde. Yani bir 10 puanlık grup, kendisi Hayır diyecek olsa da Evet çıkacağını öngörüyor. Bu durum toplumun bir “Evet” atmosferinde yaşadığını ve bunu muhtemelen baskı olarak algılayanların olacağını ima ediyor. Dolayısıyla kararsız olduklarını söyleyenlerin de bu ortamın etkisi altında aslında Hayır olan tercihlerini gizlediklerini öne sürmek mümkün…