Avrupa Parlamentosu’nun ‘üyeliği askıya alma’ tavsiye kararı beklenen bir sonuçtu. Oradaki milletvekilleri geldikleri ülkelerin kamuoyunu dikkate almak zorunda ve son birkaç yıldır Türkiye’nin prestijinde büyük bir yıpranma var. Diğer taraftan kimse Türkiye’nin nihai olarak Avrupa’dan uzaklaşmasını istemiyor. Ayrıca ekonomi ve göç alanındaki işbirliğinin gelecekte Avrupa için olumlu sonuçlar yaratacağının da farkındalar. Ancak Avrupa kamuoyu, Türkiye’nin demokratik değerler açısından savunulamayacak bir konuma doğru hızla ilerlediği konusunda mutabık. *** Bu kararın ilk etapta bağlayıcı olmaması da AP’nin elini muhakkak ki rahatlatmıştır. Böylece hem toplumsal beklentiye uygun bir duruş sergilediler hem de topu siyasi liderlere atmış oldular. Ayrıca bu durumdan siyasi liderler de muhtemelen şikayetçi değildir, çünkü bu gelişmeyi Türkiye karşısında pazarlık güçlerinin artıracak bir avantaj olarak görebilirler. Avrupa siyasi çevreleri ile ilişkisi olanlar bilir… Söz konusu ‘üyeliği askıya alma’ kararının dayandığı raporu yazan Kati Piri gerçekte Türkiye’nin AB üyesi olmasını hararetle isteyen siyasetçilerden biri. Aynen Türkiye’nin ‘dostları’ olarak ortalıkta gezinen çok sayıdaki kişinin ise bildiğimiz oportünist kaygılarla Türkiye’ye yanaşmaya çalıştığının da bilinmesi gibi… Maalesef bunca yıl boyunca Türkiye ‘dostla düşmanı’ ayırmakta zorlandı ve kolay çözümlere kaçtı.