Soru AKP açısından kritik ve çok katmanlı bir geçiş dönemine işaret ediyor. AKP erken seçimde yine büyük farkla birinci parti olacak. Öte yandan ucu ucuna çoğunluk hükümeti de sağlayabilir ama bu durumda AKP ve ‘diğerleri’ arasındaki ayrışma derinleşecek, iktidarı devirmek üzere iç ve dış manipülasyon son hadde kadar zorlanacaktır. Bunun ahlaki olmamasını bazı AKP’liler bir ‘argüman’ sanabilir. Ama asıl sınav sizin ülkeyi yönetebilip yönetemediğinizdir ve özellikle ekonomi ve dış politika alanında böylesine kırılgan bir durum varken iktidarın yönetememesi için her şeyin yapılacağına emin olabilirsiniz…
Dolayısıyla tek başına iktidar AKP için tuzağa dönüşebilir.
Tabii bu saldırıyla baş edemez ise… Demek ki soru şu: Acaba AKP bu
haliyle böyle bir saldırıyla başa çıkabilir mi? Kimliksel ve
yandaşlık romantizmi içinde “evelallah” demek mümkün. Ama siyaset
geleceği düşünerek yapılmak zorunda… AKP yönetiminin önlerindeki
yirmi yılın sosyolojik zeminini, dünya koşullarını ve bunun
gerektirdiği yapı, söylem ve kadroyu öngörerek adım atmaları gerek.
Dolayısıyla soru şöyle formüle edilmeli: Acaba uzun vadeli ve
kalıcı bir AKP iktidarı için gerekli kurumsal dönüşümün
gerçekleştirilmesi açısından koalisyon mu daha elverişli, yoksa
erken seçim mi?
Yanıtı ararken İslami camiada objektif yazılara imza atan İsmail
Kılıçarslan’in 8 Ağustos tarihli köşe yazısına bakalım. ‘Koalisyon
şart’ başlıklı makalede Kılıçarslan muradının bir AKP/CHP
koalisyonu olmadığını belirterek daha derindeki meseleye parmak
basıyor: “ … Türkiye'nin en büyük sorununun 'koalisyonsuzluk'
olduğunu düşünüyorum…