Pazar günkü ‘kapanış’ mitingine üç parti başkanının Cumhurbaşkanı ile birlikte katılması Türkiye için kazanç oldu. Hangi partinin bu birliktelikten daha karlı çıkacağı önemsiz hale geldi. Cumhurbaşkanı ise bunu sağlamak üzere bizzat uğraştı. O Cumhurbaşkanı ki henüz bir yıl önce CHP ile kısa sürecek bir koalisyonu engellemek için elinden geleni yapıyordu…
O koalisyon kurulsa devletteki temizlik daha kolay olmaz mıydı? Koalisyon olsa Gülenciler bu darbeye kalkışabilir miydi? Kesin yanıtı yok bu soruların ama anlaşılan o ki AK Parti ve Erdoğan bu ülkenin nasıl ‘yönetilebilir’ kılınabileceği hakkında çok derinlikli bir fikre sahip değillerdi. Bunda bütün seçimleri kazanmanın, birçok alanda başarılı bir performans izlemenin, küresel trendlerin kendisinden yana olmasının muhakkak ki payı var. Ancak bu toprakların tarihine, siyasi kültürüne, sosyolojik ve ideolojik zeminine serinkanlılıkla baktığınızda şu tespitten kaçınmanız zor: Hiçbir sivil kesim veya kimlik, ne denli çoğunluk olursa olsun, Türkiye’yi tek başına yönetemez… Seçim kazanabilirsiniz. Hatta bütün seçimleri de kazanabilirsiniz… Ama sivil alanda sahici ve çoğulcu bir iletişim ve karar mekanizması kuramaz, hele bundan bilinçli olarak kaçınırsanız, bu ülkeyi yönetemezsiniz. Çünkü bu ülkeyi devlet üzerinden yönetilemez kılmak son derece kolaydır.