Trump’ın ABD Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararı büyük infial uyandırdı. Hem İsrail’in işgal politikasının kurumsallaşmasını tescil ettiği hem de Ortadoğu barışını belki ‘ilelebet’ ertelediği için. Aynı günler içinde Rusya Suriye’deki silahlı güçlerini azaltma kararını yinelerken, Afrin’dekileri çekmekle ilgili muğlak bir duruş sergiledi. Söz konusu iki olayın görünürde hiçbir bağlantısı yok… Ama acaba Trump Kudüs hamlesini yapmasa Rusya daha net davranır mıydı? Öte yandan o durumda güçlerini hemen çekmeyi mi, yoksa Türkiye’yi oyalamayı mı tercih ederdi? Bilmiyoruz… Ama iş Türkiye’ye geldiğinde Rusya’nın tamamen taktiksel ve konjonktürel davrandığını biliyoruz. *** Kudüs ile Afrin’i birbirine bağlayan eksen Türkiye’nin tarihsel ve ideolojik açmazının, bugün çevre ülkelerin stratejik malzemesi olarak kullanıldığını ortaya koyuyor. Bu açmazın ne olduğunu bir kez daha hatırlamadan önce Obama dönemine dönelim. Dış politikada Obama’nın tercihi Rusya ve İsrail’e mesafeli dururken, İran ve PYD’ye yakınlaşma şeklinde özetlenebilir. Türkiye bu tercihe bütünsel yaklaşmayı ve bunun kendisi ve bölge için ne anlama geldiğini düşünmedi. Milliyetçiliğe ve Kemalist devlet anlayışına rücu edilmesine koşut olarak, gözler Kürt siyasetine dikildi. Sonuçta Kürtlere verdiği destek üzerinden anti-Obama bir cereyan üretilip medya üzerinden körüklendi.