İki seçim arasına sıkışmış siyasetin ‘Kürtler’ bağlamında birbirine bağlı iki soruyu gündeme getirdiği söylenebilir: Haziran seçiminde HDP’nin barajı geçmesini sağlayan oy kaymasının nedeni neydi? İkincisi, önümüzdeki seçimde bu kitlenin oyları hangi yöne gidecek? Haziran seçiminde Doğu ve Güneydoğu’da sadece AKP ve HDP’nin oy alabildiği yerlerde AKP kabaca 1 milyon oy kaybetmiş ve HDP de ilave 1,5 milyon oy kazanmıştı. Yeni Kürt seçmenin de toplamda en fazla yarım milyon olduğu düşünülürse “AKP’li Kürtlerin” HDP’ye oy verdiği açıktı. Aynı eğilimin bölge dışında da geçerli olduğu düşünülürse, HDP’nin yüzde 13’ünün asgari 4 puanının AKP’den geldiği ve barajın böyle geçildiğini söyleyebiliriz… Ayşe Yırcalı’nın El Cezire’de yayımlanan Diyarbakır izlenimleri bu dinamiğin nasıl işlediğini ortaya koyuyor.
“7 Haziran seçimlerinde halkın HDP’ye gösterdiği yaklaşım siyasi
bir partiden öte, Kürt halkının kenetlenmesi şeklinde okunabilir.
Barışın devamına ve bir Kürt partisinin barajı aşarak meclise
girmesine o kadar odaklanılmıştı ki, bütün siyasi söylemler bunun
gerisine düşmüştü.” Öte yandan barajın geçilmesi gerekli dürtüyü
yaratsa da birçok kişiyi ‘arada’ bırakmış ve HDP’nin
desteklenmesini sağlayan yeterli ilave koşulu bizzat AKP sağlamış.
Yine Yırcalı’nın sözleriyle “AK Parti algısı açısından en öne çıkan
durum partinin ve politikalarının tüm kesimler tarafından ciddi bir
şekilde eleştirildiği. Seçimlerde bölge için gösterilen adayların
belirlenme yöntemi ve adayların çoğunun toplumsal tabanı
yakalayamayan kişiler olduğu herkes tarafından dile getiriliyor… AK
Parti’ye yönelik en derinlikli eleştiriler ise İslami kesimde… AK
Parti’nin bu bölgeyi ve Kürtleri anlayamadığı ve dolayısıyla
buradaki duyguyu yönetemediği dile getiriliyor. En çok vurgulanan
hata ise AKP’nin İslam kardeşliğinin burada parti lehine
işleyeceğini düşünmesi... Görüştüğümüz bir kişi AKP HDP’li eşcinsel
adaylara yüklendiğinde,oradaki medrese hocasının bile bunu
eleştirdiğini söylüyor. AKP’nin ilk döneminde bir dava adına yola
çıkmış olan kesimlerin yerini daha çıkarcı çevrelerin aldığı ve
çalışacak düzgün insan bulmanın zorlaştığı dile
getiriliyor.”
“Seçim sonrasında ‘Kandil’i başlarına yıkacağız’ şeklindeki
açıklamaların olumsuz etkisini hemen gösterdiği… Özellikle siyasi
dokunulmazlıkların kaldırılması gündeme getirildiğinden beri
ibrenin tersine dönmeye başladığı belirtiliyor. Bu tarz
yaklaşımların üzerine inşa edilen ‘devlet verdiklerini geri
alabilir’… gibi söylemler anlam kazanıyor, örgütün geri çekilmemesi
ve halkın haklarını koruyacak yegâne güç olarak görülmesi doğal
karşılanıyor.”