Birçok kişinin haklı olarak şerden hayır çıktığını söylemesine yol açan bir olay yaşadık. Halk ilk kez bir darbeyi önlemek üzere kendi hayatını ortaya koydu. Direnişin omurgası AK Parti’nin orta alt sınıf dindar muhafazakar seçmeniydi. Ama her kesimden insan vardı ve ana kitle Erdoğan’ın çağrısından önce, TRT’deki insan onurunu kirleten bildirinin okunması sonrası sokaklardaydı. Direnen insanların hiçbiri elinde silahla çıkmadı. Bütün gece boyunca ve halen hiçbir talan yaşanmadı. Evet, insanların üzerine ateş açan, üzerlerinden panzerle geçen askerlerin bazıları öldüresiye dövüldü… Yanında duran masum yol arkadaşının öldürülüşünü gördüğünde herhangi bir insan ne yaparsa, onlar da öyle yaptılar. Bugüne dek üretmiş olduğumuz kültürün niçin daha ‘olgun’ olmadığına hayıflanabiliriz. Ama bugün bu hayıflananlar bile aynı kültüre aitler ve söz konusu kültürden sorumlular.
***
Türkiye darbeye karşı durmakla kalmadı, bunu yaparken yeniden bir ‘toplum’ olmanın koşullarını da yarattı. Sokaktaki insanlar kendi kimliklerini öne çıkaran davranışlar sergilemediler, ayrışmadılar, yan yana değil ilk kez birlikte iç içe geçerek bir büyük güce karşı ölümüne direndiler. Kimse farklı kimlikten olana ‘sen niye buradasın’ demedi. Dindar ve muhafazakar kesim gönül yüceliği içinde davrandı…
Ancak asıl kabuğunu yırtanlar laik kimliğe sahip olanlardı. AK Parti ve Erdoğan nefretinin bulanık sularına kapılmayı reddettiler. Bu olayın bir kişiden veya iktidardan kurtulma değil, doğrudan kendi hayatlarına ve onurlarına sahip çıkma meselesi olduğunu ortaya koydular. Bu duruşun sergilenmesinde laik medyanın büyük payı oldu. Nitekim belki birkaç ay öncesinde bu medyayı ‘hain’ olarak gören insanlar, o gece onların binalarını darbecilerden kurtarmak için hayatlarını tehlikeye attı.
***