Demokratlığın göstergelerinden biri kendi algı, kanaat ve görüşlerimize mesafe alarak bakabilmek. . . Bu tavrın uzantısı olarak demokrat zihniyetteki insanların başkalarını kategorik olarak yargıladıklarına da tanık olmayız. Çünkü hem ‘doğruya’ sahip olmadıklarının farkındadırlar hem de böyle bir yargılamanın karşıdakini tümüyle ‘anlamaya’ dayanması gerektiğine inanırlar. Batı dünyası bu yola bundan en az bin yıl kadar önce pratik hayatın ürettiği gelişmeler sayesinde çıktı. Modern tasavvur, daha birçokları yanında ‘görecelilik’ kavramı etrafında örüldü. Geçen yüzyılda ise modernliğin tıkanması ile birlikte, söz konusu kavramın demokratlığın ‘etkileşim’ ve ‘sorumluluk’ ilkeleri etrafında yeniden tanımlandığını gördük. Bu zihinsel açılım aslında derinlerdeki önyargıları tümüyle ortadan kaldırmadı ama Batı dünyası bir olaya ‘meşru’ bağlamda nasıl yaklaşacağını öğrendi. Yüreklerdeki tortulardan kurtulmak mümkün olmasa da, sahiplenilmesi gereken normları bilir hale geldi ve bunu dile de yansıttı.