Her yeni dönem o dönemin sorumluluğunu alacak kişiler için bir heves, enerji ve umut vesilesidir. Bu açıdan Erdoğan’ı yeniden AK Parti’nin başına geçiren kongrenin de olumlu ve iyimser bir beklenti yaratması doğal. Üstelik bu kez AK Parti liderinin elinde daha önce hiç olmayan bir yetki yoğunluğu var ve dolayısıyla hayallerini gerçekleştirmenin önünde neredeyse hiçbir engel bulunmuyor.
Referandumda kabul edilen yönetim sistemi cumhurbaşkanını her koşulda uyum gösterilmek zorunda kalınacak bir lider haline getiriyor. Hükümet, Meclis ve yargı cumhurbaşkanının olmasını istediği gibi davranmak durumunda… AK Parti kongresi bu durumu ‘içeriden mühürleyen’ bir işlev gördü. Erdoğan’ın parti başkanlığı tüm yönetimi tek bir kişinin iradesine ve tercihlerine kilitledi. Asgari demokratik mekanizmayı veri alırsak, şu an itibariyle Erdoğan’ın isteyebileceği ama sahip olmadığı hiçbir siyasi yetki kalmadı. Başarı için ilave hiçbir unsura ihtiyacı yok… Buna karşılık başarısızlık da tamamen kendisine ait olacak, öyle olmadığı nadir durumlarda bile o şekilde sunulup algılanacak.