Kendisini orkestra şefi gibi görmek birçok liderin hayalidir. Küçük bir işaretinizle toplumun ve devletin her biriminin sizin öngördüğünüz şekilde davranması güzel bir duygu mutlaka. Tabi liderin doğruları biliyor olması şart. Ne var ki hayat son derece karmaşık ve dinamik. Doğrular da her an değişebiliyor… Bu durumda birçok liderin kendisini bir üst akıl gibi görmek istemesini yadırgamamak lazım. Kuş ve balıklarda olduğu gibi, öndeki ‘rehberin’ her algı, tercih ve tepkisinin aynen tüm toplum ve devlette tekrarlandığı bir uyum tablosu… *** Böyle bir uyum yakaladığınızda bir anda bütün şirketlerin ilave iki kişi istihdam ederek büyümeyi pekiştirmesi, ya da tüm vatandaşların aynı anda ellerindeki dövizi liraya çevirerek hazineye destek vermesi olanaklı… Ancak bu hayal orkestraya kıyasla daha da derin bir önkoşul gerektiriyor: Liderin toplum ve devletle organik bütünleşmesi lazım. Ne var ki toplumsal çeşitliliğin arttığı, bilginin teknolojik devrimler sonucu ‘yatay’ hale geldiği ve özgürlük anlayışının fazlasıyla bireyselleştiği bugünün dünyasında, bu tahayyülün hiçbir gerçekçiliği bulunmuyor. Her şeyden önce liderlerin tercihlerinin tüm toplumca paylaşılması mümkün değil. Ayrıca liderin her konuda, bırakalım en bilgili kişi olmasını, ‘yeterince’ bilgili olması bile beklenemez. Ne verilere hakim olma (information) ne de bunları derinlikli bir bağlama oturtma (knowledge) anlamında… Ancak birçok lider, sahip olduğu zihniyet ve kültür nedeniyle, liderliğin bizatihi böyle bir özellik olduğuna inanabiliyor.