Esat rejiminin vahim hataları sonucu toplumu elinden kaçırması ve özellikle IŞİD’in denkleme girmesiyle birlikte Suriye’nin kuzeyinde nispeten özerk bir Kürt yapılanması fırsatı doğmuştu. PKK bundan azami ölçüde yararlandı ve hasımlarının da teslim ettiği üzere başarılı oldu. Yürütülen strateji ortamın boşluğundan yararlanmak ve her imkanı kendi lehine kullanmaktan ibaretti ama işe yaradı. Bugün PYD ve YPG sivil ve askeri yönetimin çekirdeğini oluşturuyor. Ancak bunun etrafında SDG gibi Arap aşiretlerle beslenen ve siyasi/askeri kanadı olan resmi yapılanmalar ve cemaatlerin özyönetimine dayanan sosyoekonomik ağlar da ortaya çıkmış durumda. Kısacası biz hoşlansak da hoşlanmasak da PYD Kuzey Suriye’de kendini idame ettirebilen bir düzen sağlayabiliyor. Batı ise hem askeri becerisinden, hem de daha ‘eşitlikçi, seküler ve modern’ toplumsal yapısından hareketle bu gelişime ‘sempati’ ile bakıyor. *** Diğer taraftan PKK da söz konusu gelişme sayesinde artık sadece ütopik hayalleri olan ve ‘romantik şiddet ideolojisi’ üzerinden mücadele sürdüren, dağlara sıkışmış bir örgüt değil. Suriye’deki yapılanmanın PKK’nın askeri önemini azalttığı bile söylenebilir. Nitekim bugün PKK 8 bin kadar militana sahipken YPG kadrolarında 50 bin kişi var ve bunların birçoğu da PKK ideolojisini paylaşmıyor.