Kuzey Irak’taki referandumdan zararlı çıkacağımız belli. Başa dönseydik herhalde böyle davranmaz, işlevsel olabilecek bir strateji izlerdik. Bu da tehdit etmekten geçmiyordu. Referandumu engellemeye çalışmak yerine referandum sonrasında etkili olmak ve IKBY’nin vazgeçilmez partneri olarak kalabilmek gerekirdi. . . Türkiye’nin pozisyonu içerik olarak belki tümüyle yanlış değildi ama fazlasıyla tek yönlüydü ve hayata geçirilme tarzı ile netice alamayacağı baştan belliydi. Bu sonucu hazmetmekte zorlanan veya hükümeti özellikle zora sokmak isteyen çevreler şimdi medyadan da yararlanarak daha da savaşçı bir dil geliştiriyor, Türkiye’yi bizzat kendi Kürt nüfusuyla ayrıştıracak bir yolu vazediyorlar. İstenen yüz yıl daha yerinde sayan, kimlik sorunları ile boğuşan, beka meselesini halledememiş, aklını korkulara teslim etmiş bir Türkiye’dir… Bunu kim ister demeyelim… Yakın tarihimiz tam da bu pozisyon sayesinde kimlerin iktidar, giderek devletin ta kendisi olduğunu bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor. Çarkı tersine çeviren AK Parti’nin, şimdi bu devletçi/milliyetçi şablonun dümenine oturtulmak istenmesi, başta muhafazakârlar olmak üzere demokrat bir yaklaşıma biraz yakın herkes için zül olmalı.