Savaş tarihinde haklı/haksız savaş tanımına sıkça rastlarız. Basite indirgersek haksızlık ve mağduriyeti telafi etmek üzere girişilen savaşlar ‘haklı’, yapay mağduriyetleri gerekçe göstererek ya da buna ihtiyaç bile duymadan başkalarını mağdur bırakan savaşlar ‘haksız’ telakki edilir. Türkiye’nin kendi sınır güvenliğini sağlama amacıyla yürüttüğü Afrin harekatı bu açıdan ‘haklı’ bir hamle. Nitekim hiçbir devlet bu gerekçeye karşı çıkamadı, çünkü karşılarında somut bir gerçeklik var. Ancak hedefi tüm PYD’nin ortadan kalkması olarak koyduğunuzda bu harekatın bölgedeki tüm aktörler nezdinde ‘haksız’ savaş olarak görüldüğünü ya da görülmek/gösterilmek istendiğini de bilelim. Bunu zaten verilen demeçlerden, resmi yayınlardan ve çeşitli işbirliklerinden anlıyoruz. Meselenin bir yönünde tabii ki aktörlerin çıkarları var. Farklı nedenlerle de olsa ABD, Rusya ve İran bölgede PYD’nin varlığını ya stratejik olarak istiyor ya da bu varlığı işlevsel gördüğü için hareket alanını kapatmıyor. *** Fakat Türkiye’de pek tartışılmayan bir neden daha söz konusu… PYD bizim resmettiğimizden çok daha heterojen bir yapı. İçinde PKK’lı olmayan, hatta PKK ideolojisini paylaşmayan çok sayıda kişi ve grup barındırıyor.