Bir hafta kadar ara verdikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Kuzey Suriye’ konusunda yeniden eski söylemine döndü ve belirsizliği sürdürme siyasetinin devam edeceği anlaşıldı. Soru Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde nasıl bir oluşuma razı olup olmadığı ve eğer razı değilse ne yapacağıdır. Şurası açık: Bir PKK devletinin oluşmaması için elden gelen her şey yapılacak ve gerekirse silahlı çatışma bile göze alınabilecek. Ayrıca bu konuda ‘müttefiklerin’ ne deyip ne demeyeceğine de bakılmayacak. Bu Türkiye’nin ilkesel çizgisi ve burada bir geri adımın beklenmemesi gerçekçi olur. Diğer taraftan ABD’nin, hele Avrupa’nın büyük devletlerinin de yaklaşımı bundan farklı değil. PKK hemen hepsinin terör listesinde ve bütün Batılı devletler Suriye’nin bütünlüğünün korunmasını istiyor. Çünkü bugünkü sınırlarını koruyan bir Suriye ile muhatap olmak ve ilişki kurmak daha kolay. Batılılar parçalanmış bir Suriye’nin esas olarak yerelde çok daha güçlü olan İran ve Rusya’nın işine geleceğini ve zaman içinde tüm bölgeye yayılan yeni bir nüfuz hegemonyasına sebep olacağını öngörüyor. Dolayısıyla ABD’nin Rakka operasyonunu PYD uzantısı olan SDG ile yapmasının, hedeflenen ‘jeopolitik çözüm’ açısından fazla bir hükmü yok.