Resmi tarih Birinci Dünya Savaşı’na zorla sokulduğumuzu, muharebeleri kazanmamıza rağmen müttefiklerimiz yenildiği için masa başında kaybettiğimize inanmamızı ister. Ama bu söylemin genç Cumhuriyet dönemi ‘Kemalist’ tarihçiliğinin çok ötesine giden bir dürtü, hatta bir ‘ihtiyaç’ olduğunu bugünlerde bir kez daha görüyoruz. Muhafazakar kesimlerin de bu türden gerçek dışı kabullere inanma ihtiyacı var. Dünya Savaşı ile ilgili basit gerçek, nihayette savaşı kaybettiğimiz ve daha önemlisi bu savaşı ‘kendimizin’ istemiş olduğudur. Savaşa katılma kararı büyük toplumsal coşku ile karşılanmış, lehte gösteriler yapılmıştı. Bu savaşın imparatorluğun kaybedilmiş topraklarını geri almak için iyi bir fırsat olduğu duygusu toplumsal bilinçaltına hakim olmuştu. Ama sonuç hüsran oldu… Kaybedilen toprakları kazanmak bir yana, o savaşta daha da toprak kaybedildi. Çünkü toplumun bir bölümü ve zamanın yönetimi gerçeklerden kopmuş, kendileriyle ilgili nesnel değerlendirme imkanını yitirmişti.
***
Bugün Musul, yaşadığından öğrenmeyen o bilinçaltını yeniden tahrik ediyor. Güneydoğu’da devlet hakimiyetini yerleştirmeye uğraştığımız ve Kürt toplumunu kendimizden uzaklaştırdığımız bir dönemde Musul’a sahip çıkma hayalleri kurulabiliyor. Bu arada birçoğumuz gözler önünde yıkılan Halep için üzüntü bile ifade etmekten çekinecek kadar ahlaki kaygılardan uzak durabiliyoruz. Halep’i ‘görmeyerek’ Musul fırsatçılığını hak edeceğimizi sanıyoruz…