Dünyanın böylesine hızla değiştiği, her gün bir yeniliğin yaşandığı bir ortamda ‘yeni’ sloganının çok da makbul olması beklenmez. Tam tersine ‘eskinin’ giderek özlendiği, korunmak istendiği, kıymetinin bilinip sahiplenildiği bir ruh halinin öngörülmesi çok daha gerçekçidir. Nitekim kültürel kimliklerinin bilincinde olan Batı ülkelerinde, bugünün hızlı değişimi dünden bize kalanın daha fazla önemsenmesine neden oluyor. Türkiye’de bu duyarlılık çok daha az ama AKP iktidarı son dönemde tarihle yeniden bağ kurmanın ve buradan hareketle eskinin duygu ve estetiğinin hatırlanmasının yollarını arıyor. Yeni olan yaşanıyor ama pek de saygı görmüyor. Çünkü günümüzün post modern dünyasında ‘yeni’ adı verilen şeyler, parlayıp sönen kısa vadeli ve sığ özgünlük gösterilerinden ibaret kalabiliyor.