Önümüzdeki seçimlerin en gizemli sloganlarından biri olmaya aday ‘yeni Türkiye’ ibaresi aslında tam tersi yönde somut bir hayal/hedef/vaat birlikteliğinin taşıyıcısı olarak da kullanılabilir. Popülizan bir amaçla ele alınırsa geçmişteki ‘yeni sol’ veya benzeri sloganların kaderine mahkûm olması doğal. Ama ‘yeni Türkiye’nin bariz bir avantajı var: Toplumsal sahiplenmenin ötesinde sosyolojik olarak zaten yaşanmakta olan bir dönüşüm dinamiğine karşılık geliyor. Yani siz isteseniz de istemeseniz de, farkında olsanız da olmasanız da zaten toplumsal zemin olarak bir ‘yeni Türkiye’ mevcut. Nitekim AKP’nin ‘yeni Türkiye’ hayal ve hedefi, esasta söz konusu dönüşümü sahiplenme ve iç dinamiğin önünü açma ile ilişkili. Konu toplum olduğunda AKP’nin ‘yeni Türkiye’ ile öne sürdüğü vaatler zaten yaşanmakta olan açılımla bağlantılı. Dolayısıyla denebilir ki, toplumsal ‘yeninin’ yaratılması açısından AKP esas olarak bir ‘takipçi’ olacak. Türkiye’nin hangi yönde ve ne kadar ‘yeni’ olacağına bizzat toplumsal dinamizm karar verecek. Bu sürecin önceden tahmin edilebilir yönleri olduğu gibi, tümüyle belirsizlikler taşıyan, kaotik bir niteliği de olacaktır. Türkiye gibi hayat koşullarının hızla değiştiği, coğrafi sınırların anlamının ortadan kalktığı, ideolojik ve kültürel savrulmaların mümkün ve meşru hale geldiği bir ülkede, ‘yeninin’ ne olacağını söylemek bir yana tahmin etmek bile kimsenin haddi değil.