Yıllar önce Aziz Nesin’in hikayelerinden birinde okumuştum. Panayır yerinde temaşaya dalmış insanların ceplerinden nasıl paralarının çalındığını anlatıyordu. Önce ortaya bir cambaz çıkıyor, sonra bir ses “Aaaa cambaza bakın, cambaza!” diyordu. Halk ne oluyor diye bakarken, yankesiciler cepte ne varsa topluyordu.
Son “cambaza bak vakası” tarım ürünlerinde gerçekleşiyor. Ürün fiyatları arşa ulaşınca Ak Parti yerden yere vurduğu Sol belediyeciliğin ürünü olan tanzim satışlara sarıldı.
Peki iyi değil mi tanzim satış? Elbette iyi ancak sonuç odaklı değil. Neden derseniz, sürekli Amerika’yı keşfe gerek yok, ürün fiyatlarının düşmesi için dünyada ne varsa, Türkiye’ye de o lazım. Yani kooperatifçilik. Üretici birliklerini güçlendirmeden, onları KOBİ ve üniversitelerle buluşturmadan, tarımsal pazarlama akışını değiştirmeden, sadece tanzim satışlarla milyonluk kentlerin talebinin karşılanacağını düşünmek hayalciliktir. Olan biten seçim öncesi siyasilerin “cambaza bak cambaza” demesidir…
Türkiye’de ekonomi politikasını yürütenler samimi ise önce ithalata dayalı üretim modelini bir kenara atıp hammadde ve yarı mamulleri ülkede üretecek bir endüstri reformu yapmalıdır. Böylece sanayimizin ithal girdi bağımlılığı, yani döviz ihtiyacı bitirilir. Bu reformun kardeşi olarak tarımsal üretimin artışı için planlı ekonomiye geçilirse, işte o zaman hem enflasyonun, hem dövizin düşeceği yeni bir dönem başlar.
YENİ DÜYUN-İ UMUMİYE Mİ OLACAK?
Biz domates, biber, patlıcan derken geçtiğimiz günlerde yabancı ajanslardan önemli bir haber geçti.