Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomi ile konuşmalarında 2008 yılına atıfta bulunarak “Teğet geçti mi? Geçti…” diyor. Lakin o zamanki ekonomi yönetiminin kamu harcamaları ve borçlanmayı azaltma konularındaki emeklerini saklı tutmak kaydıyla, başarının büyük bir kısmı da Amerikan Merkez Bankası’nın 2008 krizinden çıkmak için yaptığı bilanço genişletme (parasal büyüme, piyasaya para verme) operasyonlarına bağlıydı.
Amerikan Merkez Bankası bilançosu kriz başında 900 milyar dolardan, 2014 yılına gelindiğinde 4,5 trilyon dolara çıkmıştı. 2013 yılından sonra Türkiye’de ekonomiyi yönetenlerin Amerika’dan dünyaya yayılan ucuz krediye sırtlarını dayayarak üretimden kopuk ekonomik yaklaşımları bugünkü sıkıntıları başlatmıştır.
Amerika piyasaya enjekte ettiği 4,5 trilyon doları 2022 yılında 2,5 trilyon dolara indirme planı yaptı. Bu doğrultuda her faiz artırımı yapıp bilançoyu küçülttüğünde dolar Amerika’ya dönüyor, bizde de kurlar yukarı gidiyor.
SORUNLARA DOĞRU TESPİT GEREK
Amerika ile Türk çıkarları çatışmaya başlayınca bunun yansımasını kurlarda yaşanılan sıkıntı olarak gördük ancak bunda da en büyük pay bizim ithalata dayanan ekonomik düzenimiz değil midir?
Üretmek için ithalata dayalı olmasaydık kur hareketlerine bu kadar duyarlı olur muyduk?