O günü hiç unutmadım…Hala aklımda… Bir sonbahar günü arkadaşımla beraber Valde Mektebi’nin en belalı, en sert matematik hocasının önünde sözlüye çıktığımızda kendimi Roma’da Kolezyum’da birazdan ölecek bir gladyatör gibi hissetmiştim. Arkadaşım integral sorusunu çözemeyince hocamız “sen ne diyorsun?” diye bana sordu. Ben arkadaşım uğraşırken düşünme fırsatı bulduğum için hesabı yapmıştım ve doğru yanıtı söyledim. Hocamız bana baktı ve şunu söyledi: “Yaşamda katlı integralden daha büyük sorular, sorunlar önünüze gelecek, bunlar ne kadar büyük olursa olsun, sizler çözebilirsiniz. Lakin bir koşulu vardır. O da sorulara, sorunlara ilim gözlüğünü takarak soğukkanlı bir şekilde bakmaktır.”
Şimdi Türkiye’de ekonomik sorunlar büyümeye başlayıp, kur yukarı hareket etmeye başlayınca konuşulanlara, yazılanlara baktığımızda ya panik, ya öfke, ya da yanlış teşhisler görüyoruz…
Kitabın ortasından gireceğim kimse kusura bakmasın…
Kuru faiz artırımı yaparak dizginleyemezsiniz. Faiz ya da kur tercihi “Kırk katır mı? Kırk satır mı?” sorusu gibidir. İkisi de sonsuza kadar gidemez zira ekonomiyi tahrip ederler.
Kuru, rezervleriniz belli düzeydeyken Merkez Bankası’nın döviz satım ihaleleri, rezerv opsiyonu ya da depo işlemleri mekanizması ile de kontrol altında tutamazsınız.
Kur siyasilerin birbirleriyle boğuşmaları veya mitinglerde yüksek sesle bağırmalarıyla da düşmez.