Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu iki ayrı açıklamasıyla gündemde yer bulmuş kendine.
İlki yeni seçim kanunundan hareketle ''şartlar değişti, altılı masaya mecbur değiliz, üçüncü ittifak olabilir'' açıklaması.
İttifak ortaklarının tadını kaçırmış Temel Bey bu sözleriyle ama zaten ne CHP ve İP, ne de masanın küçük paydaşları rahat yüzü görmüş değil başından beri.
İki yıldır yan yana gelebilmek için sarf ettikleri gizli-açık onca çabaya; tek sermayesi Erdoğan karşıtlığı olan altı liderin yuvarlak masayı keşfedince duydukları evraka sevincine; koca koca insanların aynı koridorda aynı anda yürümek için gösterdikleri performansın komikliğine rağmen ne tabanlarında bir heyecan oluştu ne okyanus ötesinde.
Muhalefet medyası da estiremedi o havayı.
Müzmin muhaliflerle sonradan olma muhalifler günlerce yazdı anlattı ama konu iki günde tavsadı.
Kılıçdaroğlu ve Akşener'in yeniden mesai harcaması gerek bu işlere.
Nitekim
Malum çıkışın ardından HÜDA PAR'ı ziyaret eden Karamollaoğlu'nun ve Davutoğlu ve Babacan'ı ayrıştıran ittifakın en küçük ortağı DP Genel Başkanı Gültekin Uysal'ı ve kırıp döktüklerini toparlayacaklar.
Mecburen.
Birbirlerini tartıp hoş etmekten iş yapmaya sıra gelmiyor muhalefette, muhtemelen hiç gelmeyecek.
Ama Temel Karamollaoğlu'nun yazıya konu asıl açıklaması Suriye'deki iç savaşın sorumluluğunu Türkiye'ye yüklemeye kalkan o korkunç yanılgısı.
Gerçeğe aykırı beyan demek daha doğru ama mübarek günde bu kadarıyla yetineyim.
Bir yayına katılmış ve "Maalesef Suriye'yi karıştıran ilk adımları Türkiye attı. AK Parti hükümeti attı. Bunu hiçbir zaman tasvip etmedik. Suriye kan gölüne döndü" demiş Karamollaoğlu.
Diyebilmiş!
Suriye'de olayların nasıl bir seyir izlediğini bilmesek;
Demokratik gösterilerin nasıl bir kıyıma ve iç savaşa dönüştüğüne şahit olmasak;