Fadime Özkan Star Gazetesi

Cuma namazı, Diyanet ve malum fetva

Diyanet, devletin bir kurumu olduğuna, milyonlarca insana 7/24 din hizmeti verdiğine göre her zaman tartışılacaktır. Hele de laikliği vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerini kısıtlamak ve hatta gasp etmek sanan...

12 Ocak 2016 | 572 okunma

Diyanet, devletin bir kurumu olduğuna, milyonlarca insana 7/24 din hizmeti verdiğine göre her zaman tartışılacaktır. Hele de laikliği vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerini kısıtlamak ve hatta gasp etmek sanan yanlış bir zihniyet daha yeni yeni temizlenirken. 

Ancak geçen hafta gündem olan iki konu; kamuda Cuma namazı düzenlemesi ve Diyanet tarafından verildiği söylenen fetvalar, meselenin özünü özgüvenle tartışmakta ne kadar sıkıntı yaşadığımızı bir kez daha ortaya koydu.

Baştan başlarsak... Cuma namazı Müslümanlar için “farz-ı ayın” hükmünde bir ibadet. Yani İslam dini, her hafta Cuma günleri öğle namazında cem olmayı, toplanmayı güçlü bir çağrıyla talep ediyor Müslüman kadınlardan ve erkeklerden. Ama Cuma günleri laik Türkiye’de iş günü ve öğle namazı da mesai saatleri içinde.

Dolayısıyla devlet her Cuma günü, Cumaya gitmek isteyenleri bir ikilem içinde bırakıyor. Ya gidemediği için vicdani ağırlık hissedecek ya devleti atlatıp Cumaya gidecek. İki durumun da kişiye yüklediği bir ağırlık, devlete yüklediği bir büyük ayıp ve hak gaspı var.

Cuma namazı düzenlemesi olması gerekendir. 1937’den beri süregelen yanlış laiklik yorumunun yol açtığı hasarlardan biri daha, 69 yıl sonra giderildi nihayet!

Enver Aysever ya da Murat Belge gibi isimlerden sadır olan faşizanlığın önemi yok. İsteyen gider, istemeyen gitmez. Allah’ın kullarına tanıdığı özgürlüğü ne bir devlet ne bir kimse kısıtlayabilir.

Demokratik bir devlet, vatandaşlarına seçenek sunmakla yükümlüdür. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 64. Hükümeti de bunu yapmıştır. Nokta.

Ensest ilişkiyi teşvik eder, bahane bulur içerikle gündeme gelen fetva bahsine gelince.

Önce şunu net olarak koyalım ortaya: Bu fetvanın asla ve kat’a İslam’la alakası olamaz. İslam dini, onu yorumlayanlardan, onun hakkında, onun adına hüküm verenlerden münezzehtir. Kuranı Kerim’in mesajı ve Peygamber Efendimizin sünnetinde karşılığı olmayan yorumların dine atfedilmesinden de daha çirkin bir şey olamaz.

Peki, bu saçmalık nerden nasıl çıkmıştır? Benim kanaatim -ve edindiğim bilgiler şöyle:

Diyanet İşleri Başkanlığı vaktiyle, vatandaşın fıkhi ahlaki konularda bilgi alma ihtiyacını teknolojinin imkanlarını da kullanarak karşılamak için, Alo Fetva gibi hatlar, siteler oluşturuyor. Sorulara cevap vermesi için de memurlar istihdam ediyor. Peki kim bunlar? Dört yıllık ilahiyat mezunu olsalar da Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi ya da ulemadan kişiler değiller.

Cevaplar için kullanılan fetva havuzu ise 14 asırlık upuzun bir zaman diliminde verilmiş olan geçmiş fetvalarla, yorumlarla, hükümlerle dolu. İlla ki (umarım) bir seçmeye tabi tutulmuşlardır ama aralarında çok sayıda yanlış, eksik, kusurlu, yani gayri sahih bilginin de bulunduğunu tahmin etmek güç değil. 

Burada havuzun tamamen ayıklanması, güncellemekte geç kalınması, içtihat kapısının hakkıyla açılmamış olması gibi nedenleri görmek gerekir. Laikliğin yanlış uygulandığı bir devlette, dinin doğru anlaşılıp yaşanması için sarf edilen çabanın ne yazık ki yetersiz kaldığını da kabul etmek gerekir.

Ama şunları da atlamadan:

BİR: Diyanet elbette ki tabu değildir tartışılır ama demokratik düzenin bir gereği olarak dini özgürlüklerin tanınıyor olmasından rahatsız olan faşistler çevreler, tanınan haklara laf söylemek ayıp kaçacağı için kurumlara saldırıyor.   

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Hop Hop Hop! Değiş Tonton! 26 Mayıs 2023 | 392 Okunma Taahhüdü var: İç savaş çıkartacak! 25 Mayıs 2023 | 803 Okunma Erdoğan, Kılıçdaroğlu ve sığınmacı mevzuu 24 Mayıs 2023 | 346 Okunma Bay Kemal'in avuçları boşuna mı patladı? 23 Mayıs 2023 | 640 Okunma Hesap uzmanının hesap hatası 18 Mayıs 2023 | 733 Okunma