Selahattin Demirtaş bundan on yıl önce ''kaseti yeni çıkmış pop starı'' gibiyken nevruz meydanlarında, Diyarbakır'da mitinglerinde herkesten çok alkış alır, sahneye her çıktığında kalabalıklar arasındaki kimi genç kızlar ''ay ne yakışıklı değil mi yaa!'' deyip gülüşürlerdi.
Bu popülariteyi ''özgür Kürdistan davasını sulandırma'' olarak gören PKK'lılarla ''örgütün gençlere cazip gelmesi için gerekli'' bulan PKK'lıların tartışması gerçek durum açısından naif bile sayılırdı.
Sonuçta Demirtaş'a çevrilen spotlar yüzünü ne kadar parlatırsa parlatsın ışığın gölgelediği yerde PKK'nın açtığı kocaman bir kan çukuru vardı ve Demirtaş da kandan beslenen aynı yapının umutsuz piyonlarından biriydi.
Terör örgütüyle ilişkisi bugün olduğu gibi o gün de gayet netti. İdeolojik olarak da organik olarak da netti.
Üstelik ''duygusal'' bağlarla da bağlıdır oraya. Zira abisi Nurettin Demirtaş halen PKK saflarında Türk askerine karşı -onların deyimiyle- ''ölümüne savaşmak