Daha önce defalarca yaptığını, doların kurşun gibi kullanıldığı son ekonomik saldırılarla eş zamanlı olarak da yapmış yazar Elif Şafak. İngiltere mahreçli The Guardian’da çıkan yazısında “Batı’nın Türkiye’ye müdahale etmesi gerektiğini” ileri sürmüş.
Azmettirme başlıktan başlıyor: “Türkiye uzaklaşsa bile Batı, halkın direnmesine yardım etmeli!”
Birkaç şeyin ilanı var burada. Bir, Türkiye cahili olduğunun ilanı. Sanki Erdoğan neredeyse her yıl yapılan seçimlerden birinci çıkmıyor. İki, dünyayı hala doğu-batı karşıtlığı üzerinden okuduğunu gösteren arkaik bakış. Üç, açık Türkiye düşmanlığı…
Ona göre; hükümet politikaları nedeniyle otoriterizm, aşırı milliyetçilik ve kökten dincilik artmış Türkiye’de.Cinsiyetçilik de. Anti-demokratik gelişmeler tetiklemiş TL’deki düşüşü.
Evet komik, Türkiye gerçeğinden uzak, kasıtlı ve kötücül. Evet, FETÖ ve PKK tetikçilerinin pespaye iddialarına yakın. Ama alıcısı var işte “Batı”da bu sığlığın ve kokuşmuşluğun.
Elif Şafak Türkiye aleyhine her fırsatı değerlendiriyor ama Türkiye’de darbe girişiminde bulunan terör örgütü FETÖ’nün liderine yakınlığıyla tanınan Eyüp Can’la evli olduğunu; firari kocası hakkında gözaltı kararı bulunduğunu ‘Batılı’ okurlarından kaçırarak ismini, dolayısıyla iddia/iftiralarını zandan şüpheden uzak tutmaya çalışacak kadar da ince hesap biliyor.
Daha geçen yıl, Türkiye’de azınlıklara ve eşcinsellere baskı uygulandığını ispatlamak için “kendisinin eşcinsel olduğunu, yıllarca korkudan sustuğunu” söyleyebilmişti Bayan Shafak!
Bu pazarlama tekniği ve özne görünümlü nesne üzerine yazmıştım Star’da. Hem görüşüm cari olduğu, hem de ekonomik saldırı sürerken sözü dahi israf etmemek gerektiği için aynen alıntılıyorum yazımı.
***
“Piyasaya göre konu belirlemek, nabza göre roman yazmak, kapitalistlere mistisizm satmak yahut Nobel jürisinin dikkatini çekmek için ülkesine iftira atmak gibi gayri ahlaki durumlarla ilk kez karşılaşmıyoruz elbette.
Zaten Elif Shafak da biseksüel olduğunu ilan ettiği New York konuşmasında kendini pazarlama sınırlarını aşıp FETÖ tezlerine yaklaşarak karalıyor Türkiye’yi.
“Biseksüelim ama (Erdoğan Türkiye’sindeki) baskı nedeniyle korkumdan söyleyemedim” diyor özetle.
Türkiye’de cinsiyet değiştirip davul zurnayla evlenenler var, onlar toplumsal baskı görmüyor ama insan hakları, azınlık hakları üzerine güya kimsenin gösteremediği cesareti gösteren, insanlık adına derin acılar çeken fedakar Elif Shafak baskıdan konuşamıyor (!).
***
Ne tür bir sahtekarlık bu böyle.
Bu ülkede eşcinseller örgütleniyor, ramazanda şehir meydanlarında kışkırtıcı eylemler yapıyor ama toplum en fazla başını öte tarafa çeviriyor.
Nitekim Zeki Müren cinsel yönelimini söylememeyi tercih ettiği için bilmiyor gibi davrandı bu toplum on yıllar boyunca. Giydiği pullu payetli elbiselere, apartman topuklu ayakkabılara ve hatta mini eteğine, makyajına rağmen 1931 doğumlu Zeki Müren her zaman aile sanatçısı muamelesi gördü Türkiye’de.
Bülent Ersoykeza. Cinsiyet değiştirme operasyonu oldu, saçını uzatıp dekolte giydi, pembe kimliğini gururla salladı. Amerikalıların “our boys” dediği darbeci Kenan Evren dışında da kimseden baskı görmedi. Cinsiyet değiştirdi ismini değiştirmedi. Hayatını Türkiye’nin gözleri önünde yaşadı ama Shafak’ın yaptığını yapmadı.
Samimiyet ve cesaretten bahseden ve bu iddiayla kariyer yapan bir yazarın Bülent Ersoy kadar olamadığı ibretlik bir hadisedir bu yaşadığımız.
Eşcinsellerin sorunları var elbette. Bu konuda bir ikiyüzlülük de yok değil lakin yaşanan sorun, cinsel tercih sorunu olmaktan çok bir iffet/cinsel ahlak sorunu.
İsmet Özel’in bir cümlesini hatırlıyorum tam da burada; ahlakımızı sakınamadığınız hallerin değil yaptığımız seçimlerin belirlediğini anlatan:
“Tecavüze uğramış olmanız fahişe olmanızı gerektirmez”.