7 Haziran seçimlerinin en çarpıcı ve eğer geri kazanılamazsa uzun vadede başka acılar, büyük sıkıntılar doğurabilecek sonucu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki yeni durumdur.
Durum şudur:
Oy oranı yüzde 49’dan 41’e gerilemiş olsa da hala Türkiye’nin her yerinde olan, bu özelliğiyle çimento işlevi gören parti AK Parti. Lakin Kürt illerini önemli ölçüde yitirmiş görünmekte. Düne kadar bölgedeki iki partiden biri olan AK Parti son fotoğrafta beşte bire inmiş durumda.
Bölgenin kalbi Diyarbakır’da durum yüzde 14 AK Parti, yüzde 78 HDP şeklinde. Ağrı, Mardin, Van, Batman da aşağı yukarı böyle. Hakkari ise yüzde 8’e yüzde 86.
AK Parti’nin oy kaybını sevinçle karşılayanların uyanması gereken gerçek şu: Bölgede kaybeden AK Parti değil Türkiye.
HDP elbette meşru bir Türkiye partisi. Söylemde Türkiyelileşme projesi. Eylemde ise Kandil karşısında durumunun ne olacağına bağlı -idi. İlk sınamada yüzde 13’e rağmen yerle yeksan oldu.
Halbuki seçim stratejisinden kampanyanın yürütülmesine tüm aşamalarda belirleyici olan ve HDP adına konuşan KCK, kimin “asıl” kimin “vekil” olduğunu bir kez daha ve gösterişli biçimde gösterdi.
“Türkiye artık sivil siyaseti destekliyor, bu kadar emanet oy geldi, hadi siz de Kandil’e silahsızlanma çağrısı yapın” baskısıyla bunalan Demirtaş yön tabelası pozisyonuna geri dönerek tam İmralı’yı işaret etmişti ki yankısı dağdan döndü. KCK başkanı Cemil Bayık “Öcalan bize silah bırak diyemez. HDP de diyemez” derken aslında “gölgelerin gücü adına, güç bende artık” diyordu.