Çözüm süreci, Nevruz 2013’te önce Öcalan sonra Kandil “silahlı mücadele dönemi bitti, PKK silah bırakmak hedefiyle Türkiye dışına çıkacak” dediği, bunu dünyanın şahitliğinde ilan ettiği için başladı.
Toplum yüzde 80’lere varan oranda bunun için destekledi Çözüm sürecini. Türkiye’nin tüm sorunlarını konuşarak, sivil siyaset eliyle çözebileceğine ben de inandım, bunun için çabaladım samimiyetle.
Silahlı-külahlı Kürt siyasi hareketinin insan öldürerek siyaset yapma ilkelliğinden artık utandığını ve meşru yolları kullanmayı isteyecek kadar demokratik olgunluğa ulaştığına inanmak istedim.
PKK’ya değil, Çözüm sürecine güvendim.
Gayet de gerçekçiydim. Çözümün hiç kolay olmadığını görüyor ama başarmak zorunda olduğumuzu da biliyordum.
Çözüm; sürekli değişen çok aktörlü ve çok faktörlü bir denklemi denkleştirebilmek demekti.
Bir asırlık bir siyasi bagaj... Kötü hatıralarla yüklü hafızalar... Derin travmalar... Hassasiyetler... Her on yılda bir boyut değiştirerek daha da oylumlu hale gelen bir büyük mesele. Ve bir terör örgütü...
Meselenin ne olduğu, hangi zamanlamayla ve nasıl çözüleceği konusunda ülkenin doğusu ve batısı arasındaki fark. Çözüm imkânını ve umudunu farklı uçlardan çekiştirip yıpratmaya çalışan çevreler. Küçük siyasi hesapları için ülkenin geleceğini ve umudu heba eden siyasi partiler.