Türkiye’de örgün eğitim ağında olan çocuk sayısı 18 milyona yaklaşmış. Yüksek öğretimdeki 6 milyonu da eklediğinizde rakam pek çok ülkenin nüfusunu aşıyor. Avrupa’da ve yükselen Asya’da nüfus yaşlanırken Türkiye nüfusunun hâlâ genç olması özellikle göze çarpıyor.
Hâlâ diyorum çünkü ülkemizde doğum oranları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘üç çocuk’ ısrarına yol açacak denli dramatik bir düşüşte. Bir toplumda nüfus artış hızı 2’nin altına düşerse üç nesil sonra duracak demektir. Bu oran 20 yıldır düşüşte ve şu an 2.1 hızında.
Lakin şimdilik konumuz bu değil. Konumuz, Türkiye’nin hali hazırda en önemli sermayesi olan genç nüfusunun meslek okullarına yönelimini ve sektörlerle buluşmasını en verimli şekilde sağlayabilmek.
Bir boyutuyla, üniversiteden mezun olan ama özelde iş bulamayan, devlet tarafından da istihdam edilmeyince genç yaşta atıl kalmanın mutsuzluğunu yaşayan diplomalı işsizlerin sayısını, sorun bu noktaya gelmeden çözebilmek.
Ve elbette meslek lisesine gittiği için kendini değersiz ve hedefsiz hisseden çocuklarımızı o girdaptan çıkarıp nitelikli, mutlu ve özgüvenli şekilde istihdam edebilmek.
Makinelerle konuşan insan