Kadına yönelik şiddetin tek yönlü, tek cinsli olduğunu sananlar fena yanılıyor. İkiyüzlü-ayıplı bir kadın hakları savunuculuğu, oryantalist feminizm, bu topraklarda kadının kadına yapabileceği kötülüklerin de başını çekiyor.
Kadın hakları ve özgürlükleri için saçını süpürge eden kadın derneklerinin, konu başörtülü kadınlar olduğunda nasıl yasakçı, olmazcı ve hatta kadın düşmanına dönüştüğünü gözlemlemek için Türkiye, çok verimli bir “laboratuvar”.
“En merhametli yok edici” Türkan Saylan’dı. Gençliğini cüzamlı hastalara vakfeden, kız çocuklarının okuması için çalışan Saylan, o kızlar okurken başlarını da kapatmak istediklerinde “okumayacaksın o halde” noktasına gerileyiveriyordu.
Nur Serter de aynı ekoldendir. 28 Şubat döneminde rektör yardımcısıyken İstanbul Üniversitesi’nde okumaya hak kazanmış kız öğrencileri “ikna odası”na alıp kamera kaydı altında psikolojik işkence uyguluyor, ikna olmayanların okulla ilişiğini kesiveriyordu.
Bu tipolojiye göre başörtülü kadınların iradesi yok. Başlarını mutlaka babalarının, kocalarının, ağabeylerinin baskısıyla kapatıyorlar. “Madem öyle” diyorlar o yüzden, bu oryantalist feministler, “biz de baskı yapalım açtıralım”.
Bu nedenle onları her türlü yasakçı, ayrımcı, ayıplı uygulamanın başını çekerken görüyoruz.
Diğer oksimoron da şu: Kadınları hiçleştirip kendi buyruklarına, idealize ettikleri kalıba sokabilirlerse kadının özgürleşeceğine inanıyorlar.
Bu tipolojinin bir sürüm sonrasını Şafak Pavey temsil ediyor. Kamuda başörtüsü yasakları kalktıktan sonra başını örtmeye karar veren milletvekillerinin de olduğu bir oturumda, CHP adına son derece utanç verici bir konuşmaya imza atmıştı Pavey.
“Bu kadına haddini bildirin” diyen Ecevit gibi elleri titremiyordu, hayır. Daha profesyoneldi, kesinlikle tiyatraldi ve kendi eşiti olan kadın vekillere başlarını örtmeyi seçtiler diye “had bildirmeye” cüret ediyordu!
Türkiye hukuki, fiziki, psikolojik yasakları-eşikleri aşıp normalleştikçe, o eski çarpık düzende kendisini “normal”, “doğru”, “makul” olarak konumlandırmış olanların aslında ne kadar hastalıklı oldukları ve çözmeye talip oldukları sorunun parçasına dönüştükleri de bir bir açığa çıkıyor.