Mustafa Şentop: Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Başkanlık Türkiye’ye yabancı bir sistem de değil. Yüz yıldan fazla bir süredir belediyelerde uygulanıyor zaten. Meclis ayrı seçiliyor, başkan ayrı seçiliyor. Başkanlık Türkiye için zarurettir.
7 Haziran seçimlerine bir hafta kalmışken siyasetin gündemi bir kez daha kısır tartışmalarla boğulmak istenmekte. Halbuki içinde bulunduğumuz “tarihi an” beş yıllık bir siyasi tercihten öte bizden öncekilerin çabası duası, bizden sonrakilerin mirası da demek. Yeni anayasayı yapmak, çözüm sürecini tamamlamak, ekonomik siyasi istikrarı garanti etmek için mühim bir imkan. İşte tam bu evrede, yeni dönemin lokomotifi olacak başkanlık sistemini AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Şentop ile konuştuk.
1982 Anayasasına göre çok geniş yetkileri olan ama neredeyse hiçbir sorumluluğu olmayan bir cumhurbaşkanlığı makamı ve 10 Ağustos 2014’ten bu yana da seçilmiş bir cumhurbaşkanı gerçeği var Türkiye’nin. Karmaşa nasıl aşılacak?
Aslında cumhurbaşkanlığı makamının tarihi gelişimi bizi başkanlık sistemine götürüyor. İlk kez 1961’de sistem hayata geçtiğinde parlamentonun seçtiği, sembolik yetkilere sahip, yetkisi az bir cumhurbaşkanı var. 12 Eylülden sonra yapılan anayasayla ise yine parlamentonun seçtiği ama yetkileri çok artırılmış bir cumhurbaşkanı var. Aradaki fark anayasada kapladıkları yerden bile anlaşılır. 61 anayasasında üç cümleyken 82 anayasasında uzun sayfalar ayrılmış. Yasamaya yürütmeye yargıya dair yetkileri ayrı ayrı anlatmış. 2007’deki değişiklikle ise cumhurbaşkanını artık halk seçiyor. Yani 1961’den beri önce yetkilerini artıran sonra demokratik meşruiyetini halka dayandırarak makamı güçlendiren bir süreç işliyor. Bir sonra devlet başkanlığı makamı düzenlenecek olsa o adım başkanlık sistemidir.