Oruç ruhu diriltirken, onun bütün kuvvetlerini de diriltmiştir. Ölüme doğru koştuğu bu son çağlarda İslâm toplumu tam ölmemişse ve hâlâ yaşıyorsa, bunu, gelip gelip dirilten ramazanlara borçludur geniş ölçüde. Ve bir gün tam dirilecekse, bu da, yine bir ramazanda başlayacaktır, ramazanlarla başlayacaktır.” Bu tespiti 1967 yılında İslam Düşüncesi Dergisi’nin Aralık sayısında yapar büyük şair, büyük mütefekkir Sezai Karakoç. “İslâm toplumu tam ölmemişse ve hâlâ yaşıyorsa, bunu, gelip gelip dirilten ramazanlara borçludur” cümlesi sadece tespit değeriyle değerli değil kanaatimce. Çünkü bu bir nimeti işarettir ve şükür gerektirir. 2016 Ramazan’ının başında istedim ki “Diriliş” mefhumunu en çok vurgulayan ve oruç üzerine en fazla yazı-şiir yazan tek isim olan üstat Sezai Karakoç’un bir yazısını birlikte okuyalım. Allah orucunuzu bereketlendirsin, buyurun. ORUÇ DA ACIKIR Oruç, hiç gecikmeden, yolunu şaşırmadan, tam saatinde, dinç ve genç, tarihin dinamizmini de özünde gaybın bir üfleyişi gibi taşıyarak geldi. Mademki geldi onu iyi tanımak gerek. Oruç, boş bir çerçeve olarak veya bir mevsim gibi sadece tabiatın bir parçası olarak gelmedi. Tarihin bir parçası olarak geldi.