Bildiğimiz dünyanın, sandığımız dünya olmadığını bir damla şüpheye yer bırakmayacak şekilde öğrenmiş bulunuyoruz.
193 üye ülkenin olduğu Birleşik Milletler, Güvenlik Konseyi’ndeki “5’li çete”nin menfaatlerini, insan haklarının ve ortak insanlık değerlerinin üzerinde tutulduğunu ilan ederek görkemli şekilde çöktü kendi içine.
Bosna’daki, Ruanda’daki, Afganistan’daki, Irak’taki “katliamları seyreden örgüt” sicilini Suriye’de de bozmadı BM.
Rejimin kimyasal silah kullanmasını engellemedi. DEAŞ-Hizbullah dehşet dengesine izin verdi.
Siviller Doğu Halep’ten güvenle tahliyesini denetlemek için uluslararası gözlemci gönderilmesi tasarısını görüşemedi dahi. Rusya’nın muhalefetiyle insanları hayatta tutacak karar belirsizliğe ertelendi.
Aynı işlevsizlik, kendi iddiasının altında kalma hali İslam İşbirliği Teşkilatı’nda da var.
Arap Birliği’nde de var.
Avrupa Birliği’nde de var.
Hepsinde aynı utanç verici suskunluk, aynı kusturucu menfaatçilik var.
Enkazdan yaralı çıkarılan, ölümü gören çocukların bile ağlamayı kestiği bir yer artık Suriye.
Bir kaç yıl içinde yüz binlerce insan öldü. Milyonlar sığınmacı oldu, çocuklar kayboldu, kadınlar tecavüze uğradı...
Örgütlü dünyada yaprak kıpırdamadı!
Bir kez daha görüldü ki insanlık değerlerini her şeyin üstünde tutan, diplomatik-siyasi gücünü savaşın sonlandırılması için, imkanlarını ölümden kaçan üç milyondan fazla Suriyeliyi yaşatmak için kullanan tek ülke Türkiye.
Binlerce insanı Doğu Halep’den çıkarmak için büyük çaba sarf etti, ediyor.
Bu sayede, bir sığınakta mahsur kalan yetim çocuklar da kurtuldu, Halep’in sesi küçük kız Bana da.
Kızılay, İHH, Deniz Feneri, Diyanet Vakfı ve daha pek çok “iyilik için” örgütlenmiş yapı Türkiye halkının yüce gönlünden taşanlarla karşıladı Halepli kardeşlerini orada.
Herkes susarken Türkiye susmadı.