Kimse, Türkiye’nin her santimetrekaresinde kamu düzeni hakim olana dek sürdürdüğümüz huzur operasyonundan vazgeçmemizi beklemesin. ‘Operasyonlar dursun, tekrar dönelim, konuşalım’ demesin, konuşulacak şey değil. Güneydoğuda kritik ilçelerde operasyonlar sürecek. Özgürlükler, demokratik adımlar bağlamında süreç devam eder ama PKK silahlı güçlerini sınır dışına çıkarana kadar operasyonlar da sürer.”
“Terör örgütleri ülkemiz için tehdit olmaktan çıkarılana kadar, devletimize ve milletimize doğrultulan silahlar bırakılıp gömülünceye kadar, silahların susması değil, silahların bırakılıp gömülmesi, -ısrarla söylüyorum- silahların üzerine beton dökülene, sınırlarımız içinde tek bir terörist kalmayana kadar mücadelemize devam edeceğiz.”
İlk açıklama Başbakan Davutoğlu’na, ikincisi “başkomutan” sıfatı da taşıyan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait.
Bu güçlü ifadelerin sebebi, PKK terör örgütünün 11 Temmuz’da bozduğu ateşkese ve 14 Temmuz’da Özgür Gündem gazetesinde ilan ederek başlattığı “devrimci halk savaşı”na tek laf etmeden “iki taraf da silah bıraksın” diyebilenlerin olması.
Daha önce “biz söylesek de PKK bizi dinlemez ki” diyen Demirtaş’ın BİLE -Brüksel’e gidip geldikten sonra- “PKK ama’sız silah bıraksın” diyebildiği bir düzlemde hâlâ pusu kuran, alçakça asker polis sivil öldüren ve bu kanlı ortamdan faydalanarak “özerk yönetim” ilan eden PKK’ya söz söyleyemeyenlerin, operasyonlar durdurulsun diyebilmesi.
Erdoğan ve AK Parti düşmanlığından şuurunu, gerçekle insafla bağını yitirenler, bazıları. Bazıları ise PKK’nın belinin kırılmakta oluşuna dayanamıyor ve ne kurtarsak kârdır diye düşünüyor.
Her yolu denediler aslında. Ergenekon darbesiyle, Gezi kalkışmasıyla, 17-25 Aralık kumpasıyla yıkamadıkları Türkiye’yi bir de PKK eliyle teslim alabilir miyiz acaba diye denemek istiyorlar.