Yasin’in bedenine dokunan, ona acı çektiren herkes yargılansın istiyorum. Ona zulmedenleri, üçüncü kattan aşağıya atanları, arabayla üstünden geçenleri, olanları gördüğü halde yardım etmeyenleri, camlardan balkonlardan seyredip zılgıt çekenleri affetmiyorum. Her sabah namazdan sonra Allah’a dua ediyorum. Yalnızca onun adaletine inanıyorum. Ben ağladığım sürece Yasin’in katillerinin işi rast gitmeyecek”.
Şehit Yasin Börü’nün ailesi önceki gece Ülke TV’de Esra Elönü’nün programına konuk oldu. Yasin’in fotoğrafını gördükçe “abi, abi” diye sevinen iki yaşındaki kız kardeşi stüdyoya neşe katsa da anne babanın sözlerine yüzlerine yansıyan acı Yasin’i nasıl kaybettiğimiz gerçeğini tokat gibi çarptı Türkiye’nin yüzüne.
Neydi gerçek? Nasıl ölmüştü 16 yaşındaki Yasin?
Yasin, Riyat Güneş, Ahmet Dakak, Yusuf Er ve Hasan Gökoğuz ile birlikte kurban eti dağıtırken sokakta PKK yanlısı bir grubun saldırısına uğramış ve linç edilerek öldürülmüştü.
Biraz geriden alırsak olaylar şöyle gelişmişti:
10 Ağustos’ta Erdoğan halkoyuyla Cumhurbaşkanı seçilmiş, başbakan, bakanlar kurulu ve ülkenin yüzde 50’sinin desteğini alan bir partinin genel başkanı büyük bir ustalıkla nizam intizam içinde değişmiş, ülkenin işleri duraksamadan aksamadan yürütülmüştü.
Eylül ayı boyunca Devlet İmralı’da Öcalan’la, Hükümet Başbakanlıkta HDP heyeti ile görüşüyor ve çözüm sürecinde izlenecek yol haritasını karara bağlıyordu.
Başbakan Davutoğlu en son 1 Ekim günü Demirtaş’ı kabul etmiş ve Demirtaş “bundan böyle kamu düzenini bozan, hukuk dışı hiçbir faaliyet olmayacak. Şiddet olmayacak” diyerek (PKK adına) söz vermişti.