ABD Başkanı Trump, İran'a yönelik yaptırımları artırmış, İran'ı
cezalandırma stratejisini sert biçimde uygulamaya koymuştur.
Ne var ki bu yeni ortam herkesten önce İran rejimine
yaramıştır.
Rejim kendisini tahkim etmiş, gücüne güç katmıştır.
Ilımlı unsurlar tasfiye edilmiş, radikal aktörler yönetimde tam
anlamıyla söz sahibi olmuştur.
Bu durum İran'ın nükleer kapasitesini artırmaya dönük çalışmalarına
hız vermesine yol açmış, diğer yandan yayılmacı politikalarını
sürdürmesi için içeride bir meşruiyet zemini oluşturmuştur. ABD'nin
İran üzerindeki baskılama politikasına İsrail, Suudi Arabistan,
Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Mısır hararetli bir şekilde
destek vermektedir. Özellikle S. Arabistan ve BAE, ABD'nin İran'ı
baskılama stratejisini uygulamaya devam etmesi için gerekli maddi
kaynağı temin etmekten kaçınmamaktadır.
Trump öte yandan ara seçimler arifesinde İsrail'e yönelik koşulsuz
desteğini sürdürmekte, bu da İsrail'in giderek daha da
agresifleşmesini beraberinde getirmektedir.
İsrail sadece Filistin bölgesindeki işgalci politikalarına hız
vermemekte, aynı zamanda Suriye'ye yönelik baskılarını
artırmaktadır.
İsrail Suriye'yi İran'la savaşın ve onu püskürtmenin başlangıç
noktası olarak görmektedir.