Siyasal alanda yaşanan gerilimlere bir bakalım. Bunların kaçta
kaçı acaba sadece bugünün sorunu?
Yaşanan çekişmelerin kahir ekseriyeti tarihsel bir hesaplaşmanın
ürünü.
Batıcılarla, yerli ve milli olanlar arasında bir hesaplaşma bu.
Halkı nesne olarak görenlerle, özne olarak görenler arasında bir
mücadele.
Toplumun değerlerine yabancılaşanlarla, o değerlerin savunuculuğunu
yapanlar arasında.
Batılılaşma paradigmasının egemen olduğu vakitler, iktidar ve
kaynak kullanma imtiyazı Batıcı elitin elindeydi.
Halkı nesne olarak görüyorlar, yukarıdan aşağıya baskıcı
politikalarla yol alıyorlardı.
Kimse kusura bakmasın ama, iktidarın nimetlerinden sonuna kadar
yararlanıp günlerini gün ediyorlardı.
Biriken "artı değer"i, zenginliği toplumla paylaşmıyorlardı.
Bu topraklarda yüzyılı aşkın bir süre egemen olan Batıcı
modernleşme anlayışı birçok sorunla maluldü.
Osmanlı son dönemini de, Cumhuriyet Türkiyesi'nin büyük bir
bölümünü de etkileyen bir anlayıştan bahsediyoruz.
Zaman zaman bu modernleşme anlayışının tepeden inmeci yanından
dogmatikliğine, anti-demokratik doğasından bu ülkenin değerlerine
olan düşmanlığına kadar birçok olumsuz özelliğinden
bahsediyoruz.
Fakat sanıyorum unuttuğumuz iki unsur var.
Birincisi Batıcı paradigma içinde bu ülkeyi yöneten elitin ıslahat
programı yapay ve dayatılmış bir programdı.
Toplumun gerçek sorularına cevap aramıyordu.
İkincisi ise çok ciddi bir kapasite sorunu yaşıyor, ıslahat
programını dar kaynaklarla hayata geçirmeye çalışıyordu.