Görmüyorlar mı? Görüyorlar elbette. Ancak göstermiyorlar,
gizliyorlar. Batı medyasından, Batı medyasının İsrail zulmüne
ilişkin tutumundan bahsediyorum. Bu zulmü gizliyorlar, çünkü bu
zulme ortaklar. Olan bitene sadece sessiz kalmıyorlar, olan bitenin
üstünü örtüyorlar.
İsrail'in hangi zulmünü gösterdiler ki bu sonuncusunu göstersinler.
İsrail parlamentosunun kabul ettiği Yahudi ulus-devlet yasası başlı
başına bir zulüm. İsrail'in zulüm politikalarını meşrulaştırma
adımı... Ayrımcılığın, ırkçılığın ve devlet terörünün
sıradanlaşması... Ve Batı medyası bunu gizliyor.
Dediğim gibi üzerinde konuşmaya değer bulmadığından değil. Yoksa
Netanyahu'nun dediği gibi onlar da bu adımı Siyonizm tarihinde bir
dönüm noktası olarak görüyorlar. Hele ki söz konusu yasanın 7.
Maddesi, üzerinde uzun uzun konuşmak isteyecekleri bir madde. Ancak
susuyorlar.
Ne diyor o maddede? "Yahudi yerleşimini ulusal bir değer olarak
gören devlet, bu yerleşimlerin kurulmasını ve gelişmesini
cesaretlendirmek ve ödüllendirmek için çalışacaktır."
Bu, bütün dünyanın gözleri önünde işgalin, gaspın, sömürünün açık
açık savunulmasından başka bir şey değil. Yahudi ulus-devlet
yasasını gündem yapmayanlar, pekala İsrail'in birkaç gündür yaptığı
katliamları, işlediği cinayetleri de gündeme getirmiyor.
Nihayetinde Siyonist lobinin tahakkümündeki bir medya düzeninden
bahsediyoruz. Her fırsatta Müslümanları terörist, İslam'ı şiddet
dini olarak yansıtan adi bir düzen bu.
Bu düzeni kuranlar Müslümanları, İslam dünyasını ve son dönemde
özellikle Türkiye'yi hedefe koyarken bir yandan da İsrail
efsanesini büyütmeye çalışıyorlar. Bazen üstü örtük, bazen açık
biçimde İsrail'e ve Yahudilere övgüler düzüyorlar. Bütün dünyanın
onlara borçlu olduğu intibaını oluşturmaya çalışıyorlar.
Ilan Pappe, geçen yıl yayınlanan 'İsrail Hakkında On Mit' isimli
önemli kitabında Batı medyasında İsrail'le ilgili olarak sürekli
tedavülde tutulan efsanelerden, kalıp yargılardan bahseder.
Nelerdir bunlar?
1) Filistin, üzerinde kimsenin yaşamadığı boş bir coğrafyaydı!
2) Yahudiler, dünya yüzeyinde yaşayacakları bir toprak parçaları
olmayan bir topluluktu!
3) Siyonizm demek Yahudilik demektir!
4) Siyonizm, sömürgecilik değildir!
5) Filistinliler 1948'de gönüllü olarak yurtlarını Yahudilere terk
ettiler.
6) 1967 Arap-İsrail savaşı İsrail'in mecbur kaldığı, hiç istemediği
halde girdiği bir savaştı.
7) İsrail Ortadoğu'nun tek demokratik ülkesidir!
8) Kendiliğinden gelişen Oslo Barış Süreci Yaser Arafat tarafından
bilerek sabote edilmiş, İsrail'e karşı terörist bir eylem olarak
İkinci İntifada başlatılmıştır!
9) Hamas terörist bir örgüttür ve İsrail Gazze'de meşru müdafaa
hakkını kullanmaktadır!
10) İsrail'in savunduğu şekliyle iki devletli çözüm
(Filistinlilerin silahtan arınmış, sınırları İsrail tarafından
kontrol edilen ve Filistin topraklarının dışında bir "devlet"
kurmaları) Filistinliler için en iyi çözümdür!
Bunlar sadece hatalı çıkarımlar, yanlış bilinen hususlar değil,
İsrail devletinin ve Yahudi lobisinin sistematik bir biçimde
yürüttüğü propaganda faaliyetinin ürünleridir. Bize düşen her
platformda bu ürünlerin izini sürmek ve bunların karşısına hakkı,
hakikati koymak olmalıdır. Bugün bu zulüm düzenine itiraz eden, bu
gidişata dur diyen tek gerçek aktör Türkiye ve onun lideri R.
Tayyip Erdoğan'dır.
Erdoğan sadece İsrail'in zulümlerine itiraz etmiyor, onlara karşı
çıkmıyor. İki şey daha yapıyor. Birincisi geçmişte ne yazık ki bu
zulüm düzeninin sadık bir müttefiki olan Türkiye'ye yeni bir
güzergâh çiziyor. İkincisi ise bir bütün olarak dünya sisteminin
işleyişine, küresel zemindeki adaletsizliklere itiraz ediyor,
alternatif çözümler öneriyor. Bu gayretle ve elbette Allah'ın
yardımıyla bu zulüm düzeni bir gün yıkılacak...