Bilmem dikkatinizi çekiyor mu, Cumhur karşıtı ittifak gündem
oluşturamıyor. Şu anda heyecan duydukları tek şey Amerikan
dolarındaki değer artışı. Böylelikle Türk ekonomisinin zora
gireceğini ve bunun da seçimlerde kendi lehlerine bir sonuç
doğuracağını varsayıyorlar.
Bir kez daha kendi ürettikleri bir siyasete, oluşturdukları sahici
bir gündeme değil çevre şartlarındaki olumsuzluklara güveniyorlar.
Hatta ve hatta bu olumsuzlukların daha da artması için
uğraşıyorlar. Bu olumsuzlukların ülkeye verdiği zararı ise
umursamıyorlar. Nasılsa onlar "küçük olsun benim olsun" meşrebinin
insanları.
Varlıkları Erdoğan karşıtlığı üzerine kurulu. Ancak bu karşıtlığı açıkça sergilemekten de çekiniyorlar. Zira 15 Temmuz darbe görünümlü işgal girişimi boşa çıkarıldıktan sonra artık geçmişteki gibi gerekçesiz Erdoğan düşmanlığı yapmak, daha doğrusu bunu bağıra çağıra sürdürmek kolay görünmüyor. Fakat bu da onları boşluğa düşürüyor. Ne tür bir söylem kuracaklarını kestiremiyorlar.
Cumhur karşıtı ittifakın ikinci çelişkisi özünde karşı çıktıkları bir sistem içinde seçime gidiyor oluşları ve daha önce dillendirdikleri "parlamenter sisteme dönüş" söylemini halihazırda güçlü bir şekilde dile getirememeleri. Halbuki 24 Haziran'a giderken varlığına güvendikleri "Hayır" cephesi bu söylemle motive edildi.
Karşımızda duran üçüncü çelişkiye gelince. Hatırlar mısınız, Cumhur karşıtı ittifakta yer alan partiler 16 Nisan referandumuna giderken Cumhurbaşkanlığı sisteminin gelmesi durumunda Meclis'in öneminin kalmayacağını iddia ediyorlardı. Gelgelelim aday listeleri üzerinden yapılan tartışma da bize gösterdi ki TBMM yeni dönemde geçmiştekinden daha önemli bir hal alacak ve siyaset yapım süreçlerinin merkezinde konuşlanacak. Nitekim Cumhur karşıtı ittifak da bu gerçeğin farkında. Ne var ki bu gerçeği kendi seçmeniyle gür bir edayla paylaşamıyor. Şunun şurasında 14 ay öncesinden bahsediyoruz.
Cumhur karşıtı ittifakın bir diğer çelişkisi de şu. Bu ittifakın bütün bileşenleri bir yandan 24 Haziran'a hazırlanırken diğer yandan her biri kendi partilerinde ciddi bir iktidar mücadelesi vermek zorundalar. Öyle ki CHP örneğinde görüleceği gibi bu parti içi iktidar mücadelesi 24 Haziran'da alınacak sonuçtan bile daha önemli görülebiliyor. Bu da onların ülke siyasetini değil parti siyasetini öncelemeleri sonucunu beraberinde getiriyor.
Bütün bunlarla birlikte Cumhur karşıtı ittifak kendi çelişkilerine odaklanmışken Cumhurbaşkanı Erdoğan sahada, iç ve dış politikada varlık göstermeye devam ediyor. Gündemi o belirliyor. Daha doğrusu onun öncülüğünde Türkiye çevresinde yaşanan sorunlara, krizlere yönelik tavır ortaya koyuyor. Her atılan adım doğal bir biçimde gündemi belirliyor. Bu da Cumhur karşıtı ittifakın bir diğer çelişkisi olarak karşımıza çıkıyor. *** Cumhur ittifakı Türkiye'nin ihtiyaçlarına göre hareket ederken, Cumhur karşıtı ittifak kendi ihtiyaçlarına ve çelişkilerine göre hareket ediyor. Bu kadar açık, bu kadar net!