Tarifi olmayan bir acı yaşadık önceki gece. Adana'nın Aladağ
ilçesinde bir kız öğrenci yurdunda çıkan yangında çocuklarımızı,
evlatlarımızı yitirdik.
Milletimizin başı sağ olsun!
Allah acılı ailelerine sabır versin.
Hepimizin yüreği dağlandı, ama ateş asıl onların yüreğine
düştü.
Ne desek beyhude, kelimeler cümleler kifayetsiz.
***
Bu acı olayın duyulmasının ardından milleti derin bir yas duygusu
sardı.
Haklı serzenişler eşlik etti bu duyguya. İhmal, tedbirsizlik,
suiistimal vb. ihtimaller konuşuldu.
Kamu otoritesinin üzerine düşenler, bu noktada bir zaaf olup
olmadığı sorgulandı.
Kamu otoritesinin denetim fonksiyonuna dikkat çekildi. Bir daha
böyle elim bir olay yaşanmasın diye neler yapılması gerektiği
tartışılmaya başlandı. Büyük bir acı ve bunun ardından gündeme
gelen makul tepkiler, meşru sorular bunlar...
***
Hiç kuşkusuz bu olay, en ince ayrıntısına kadar araştırılmalı,
ihmali, kusuru olanlar en ağır şekilde cezalandırılmalı. Kadere
iman etmek başkadır, tedbirsizliğe tahammül göstermek başka.
Tahammül göstermeyelim, üzerine gidelim.
***
Ne yazık ki yine birileri kendi dar siyasi çıkarları uğruna bu acı
hadiseyi sömürmekten geri durmadılar.
Hatırı sayılır bir süredir, başımıza her ne felaket gelirse onu
kendi bağlamından koparmaya, bizi onun gerçek nedenleri üzerine
düşünmekten alıkoymaya çalışan bir şer şebekesi var. Bu durum,
toplumsal alanda karşı karşıya kaldığımız somut sorunlara gerçekçi
çözümler bulmamıza da engel oluyor.
Meselenin kendisini konuşamıyor, kritik edemiyoruz.
***
Kanımızı donduran bu hadise sonrasında Türkiye'de eğitim ve barınma
alanında karşı karşıya kaldığımız sorunlara dikkat çekmek
isteyebiliriz; istemeliyiz.
Bu noktada devlete düşen rollerin neler olduğu, sivil toplumun ne
şekilde rol oynaması gerektiğini tartışabiliriz; tartışmalıyız.