Türkiye'den vazgeçmediler. Yenildiler ama durulmak gibi bir
niyetleri yok.
Yeni yöntemlerle, yeni saldırılarla bu ülkeyi teslim almak
niyetleri.
15 Temmuz darbe ve işgal girişimi 2013'ten beri Türkiye'ye karşı
verilen kirli savaşın son halkasıydı.
Bu üç yılı aşkın sürede Türkiye düşmanları ortak bir hedefe
kilitlendi.
Siyasal alanda kaos, ekonomik alanda kriz, toplumsal alanda
çatışma, kültürel alanda yarılma. Ve bütün bunlara eşlik edecek
şekilde uluslararası alanda yalnızlaşma, ötekileştirilme.
Yani amaç, Türkiye'nin küçülmesi, bölünmesi, işgale hazır hale
getirilmesiydi.
Türkiye'nin istiklaline, istikrarına ve istikbaline kastedilmek
istendi. Bugüne dek çok şükür başarılı olamadılar, büyük bir
hezimet yaşadılar.
Ama yine de uslanmadılar, uslanmıyorlar.
15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin son olmayacağını hepimiz
biliyorduk. Melez yöntemlerin kullanıldığı sürekli bir savaş bu.
Peki şu anda ne yapıyorlar? Küresel ekonomideki korku
iklimini ve dalgalanmaları Türkiye'de bir yönetim
değişikliği meydana getirmek için kullanıyorlar.
Türkiye'nin bir "ekonomik kriz" yaşadığı imajını oluşturmak, bu
imaj üzerinden siyasetin alanını daraltmak istiyorlar.
Hedefleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ve AK Parti hükümetini "ekonomik
kriz" algısı üzerinden indirmek. TÜSİAD'a
"endişeliyiz" açıklamaları yaptırıyorlar. Tıpkı Gezi
kalkışması günlerinde, 17-25 Aralık ortamında, 6-8 Ekim olayları
günlerinde olduğu gibi. PKK ve DEAŞ'ın el ele vererek Türkiye'yi
kana buladığı zamanlardaki gibi.
CHP'ye "Türkiye'de ilk kez ekonomik OHAL yaşanıyor" diye
yaygara yaptırıyorlar.
Neymiş?
Türkiye, daha önce böyle büyük bir krizin eşiğine gelmemiş. Bu, ne
1994'e, ne 2001 krizine benzermiş! Meğerse, FETÖ operasyonları iş
dünyasını çok tedirgin ediyormuş. Ama en çok da "tek adam rejimi
çılgınlığı"