Erdoğan, hemen her konuşmasında PKK'nın kirli yüzünü ortaya
serdi.
Bölgemizdeki kirli tezgahı ayyuka çıkardı.
ABD'nin PKK'ya verdiği desteği hem büyük bir hata, hem de ikili
ilişkileri zehirleyen bir adım olarak değerlendirdi.
"Bir terör örgütüyle mücadelede bir başka terör örgütü
kullanılamaz" dedi.
Birileri Erdoğan'a "ABD YPG'ye çok yatırım yaptı, ondan
vazgeçemez" diye akıl vermeye kalktı.
"Bu kadar ısrar boşuna, B planına geçin"
tavsiyesinde bulundu.
Erdoğan dinlemedi.
Elbette "ABD, YPG'den vazgeçmek istemez, ancak bunu demek
başka, 'vazgeçemez' demek başka" dedi.
Ve vazgeçirmek için uğraştı.
Erdoğan, birçok siyaset teknisyeninin yaptığı gibi olanı, karşı
tarafın gerçeğini veri kabul edip kendisini hızla ona göre
uyarlasaydı Türkiye bu krizli ortamda ağır darbeler alırdı.
Birkaç gün önce Erdoğan ve Trump arasında yaşanan telefon görüşmesi
çok kritik bir görüşme.
Trump, nihayet ABD'nin YPG'ye silah yardımını keseceğini
duyurdu.
Dahası Trump, pozisyonunu daha net bir biçimde ortaya koymak üzere
"bu saçmalığa daha önce son verilmesi gerektiği"
ifadesini kullandı.
Bunun sadece silah yardımının kesilmesi anlamına gelmeyeceği
yakında görülecek.
Türkiye, bu aşamadan sonra hem Rusya'dan hem de ABD'den YPG'nin
zorla gaspettiği bölgelerden çıkarılması noktasında destek
isteyecek.
Emin olun, Türkiye YPG'nin Suriye'de gaspettiği bölgelerden
çıkarılmasını temin etmek için yumuşak güçten sert güce kadar
elindeki bütün imkanları kullanacak.
*** Yeter ki…
Yeter ki biz kararlı duruşumuzu bozmayalım…
Yeter ki birliğimizi, dirliğimizi muhafaza edelim…
Yeter ki dur durak bilmeden çalışalım…
Yeter ki düşmanın kara propagandasına kulak asmayalım…
Yeter ki yerli ve milli siyaset...