Aliya İzzetbegoviç Tarihe Tanıklığım isimli otobiyografisinde önemli bir hatırlatma yapar. "Dünyanın bütün büyük dinleri şu basit hakikati öğretmeye çalışır (ve bütün büyük hakikatler basittir): Sana yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkasına yapma. Ya da öyle hareket et ki, davranışların herkes için geçerli olsun; ne sana göre değişsin ne de başkalarına göre..." Bu hakikati hangimiz inkar edebiliriz?
Edemeyiz. Fakat bu hakikat toplumsal hayatımıza her nedense yeterince etki etmiyor. Edemiyor.
Sorun, galiba kendimizi karşımızdakinden daha üstün görünce ortaya çıkıyor. En çok da biz erkekler kendimizi üstün görüyoruz. Kimlerden?
Kadınlardan. Değiliz halbuki.
Aliya İzzetbegoviç'in yukarıda yaptığı hatırlatma kadın-erkek ilişkileri söz konusu olduğunda sağlam bir tutamak olabilir.
Şimdi bazıları bu cümleleri okuyunca "ama eşitlik başka, adalet başka" diye itirazda bulunacak. Kendi başına doğru olan bu önerme toplumsal hayata, kadın-erkek ilişkilerine uygulandığında bir bahane olmaktan öteye gitmiyor.
Unutmayalım ki adaletin tesisi otorite ve rıza gerektirir.