Bizim Batıcıların hali hal değil.
Yüzlerinden düşen bin parça.
Nasıl olmasın?
Neye ellerini atsalar kuruyor. Ezberleri toz duman. Halleri
perişan.
Amerika'yı kaybettiler. Şimdi Avrupa ellerinden kayıyor.
Kelimenin tam anlamıyla şirazeleri kaymış vaziyette.
Bir bilene sordum, yaşadıkları hastalığın adı "model yoksunluğu"
dedi. Bence o bilen bu sefer bilemedi.
Bana soracak olursanız bu bizim Batıcılar "model yorgunluğu"
yaşıyor.
Onca zaman "kültür bizden medeniyet sizden" dediler, olmadı.
"Teknolojinizi alırız, kültürünüz sizin olsun" dediler, o da
olmadı.
Tamam "Batı'dan ne gelirse başımız gözümüz üstüne" dediler, o da
tutmadı.
Batı çok değişti, çok! Çok yordu bizim kadirşinas Batıcıları.
Yıllarca bu topraklarda "halka rağmen halkçılık" sattılar. Şimdi
"Batı'ya rağmen Batıcılık" yapmak zorunda kalacaklar.
Ne büyük bir çile. Fikirsizlik çilesi!
Yeni pozisyonları bu.
O nedenle Washington elitini aratmayacak ölçüde "Trump'a karşı en
gür sedayla savaşıyor"lar. Düpedüz savaşıyorlar!
"ABD ordusu pekala Trump'a karşı darbe yapabilir" diyen Rosa
Brooks'u şimdiden bayraklaştırmış vaziyetteler.
Yıllarca bu memlekette dindarları aşağılayanlar şimdi İslamofobinin
zararlarından bahsediyorlar.
Avrupa'da, Amerika'da İslamofobinin yükselişinden duydukları
endişeyi dile getiriyorlar.
Yetmiyor devleti, hükümeti göreve çağırıyorlar.
Biz de yedik! Laf aramızda yiyenimiz da az değil hani. Yemesinler,
akıllı olsunlar! Cingöz olmasınlar, akıllı olsunlar!
Ortada bir iktidar kavgası var. Söz dalaşı, söylem savaşı bunlar
beyhude şeyler.
Batıcılar yıllarca bir sürü yalan yanlış hikâye anlattılar bu
memlekette. Aydınlanma değerlerinden dem vurdular.
Bugün o değerleri herkesten çok Avrupa'nın ırkçıları
kullanıyor.
"İslam'a karşı laiklik" argümanını en çok onlar dile
getiriyorlar.
İslam'a saldırmak için "ifade özgürlüğü"nü kalkan olarak
kullanıyorlar.
Bunu da yıllardır yapıyorlar.