Pazar günü, 15 Temmuz Ruhu'nun nasıl dimdik ayakta olduğunu bir
kere daha gördük. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü al bayraklarını
kuşanmış insanlarımızla dolup taştı. Başkan Erdoğan'ın o gün orada
söylediği gibi "evelallah bu topraklarda 15 Temmuz ruhu ayakta
oldukça, Türkiye'yi yolundan alıkoyabilecek hiçbir güç yoktur." 15
Temmuz darbe görünümlü işgal girişimi tam da bu gerekçeyle,
Türkiye'yi yolundan alıkoyabilmek için yapıldı. Ancak o gün açığa
çıkan direniş ruhu bu milletin vatanını, yurdunu, liderini kimseye
teslim etmeyeceğini bütün dünyaya gösterdi.
15 Temmuz'da Türkiye'yi hedefe koyan güçlerle hesaplaşmamız tam
olarak bitmedi. Hatta diyebiliriz ki bu hesaplaşma daha yeni
başladı.
Elbette darbeci teröristler yargılanıyor, bir bir hüküm giyiyorlar.
Bu darbeci teröristlerin emir aldığı Fetullahçı Terör Örgütü'ne her
gün yeni bir darbe indiriliyor. Fakat bunlar yetmez. Bir de darbeci
teröristlerin, FETÖ'nün hamileriyle ve Türkiye'deki ortaklarıyla da
hesaplaşmamız şart.
Hesaplaşılması gereken bir diğer unsur ise bugün 15 Temmuz ruhunu
boğmak, 15 Temmuz direnişini itibarsızlaştırmak için uğraşanlar
olmalı. Onların derdi 15 Temmuz'da darbe yapmaya kalkan
teröristlerle aynı. Erdoğansız bir Türkiye yaratmak!
FETÖ'nün hamilerinin kimler olduğu ortada. Türkiye güçlendikçe
hesap sorma kapasitesi artacak. Fetullah Gülen adı verilen
teröristbaşını da, onun hizmetindeki teröristleri de dışarıdan
toplayacak. Dahası bu teröristler üzerinden ülkemizi
istikrarsızlaştırmaya, bölmeye çalışan dış aktörleri hedefe
koyacak. Ülkeleri, devletleri değil, o ülkeler içinde gizli
kapaklı, kirli ilişkilere girenleri deşifre etmek ve kendi
ülkelerinde yargılanmalarını temin etmek üzere çalışacak.
Evet, tam da böyle yapacak. Her büyük devletin yapması gerektiği
gibi!
15 Temmuz darbe görünümlü işgal girişiminin içerideki ortaklarına
gelince. Bunlar kimler mi? 15 Temmuz darbe girişimi için ortam
hazırlayanlar. 2013'ten beri bu ülkede birileri darbe ortamı
yaratmaya çalışıyor.
Bunlar medyadan iş dünyasına, bürokrasiden siyasete kadar hemen her
alanda varlık gösterdiler. Ne acıdır ki hâlâ da faaliyet
gösteriyorlar. Kimileri gizli gizli, kimileri açık açık.
Bakınız, kayıtlara geçmesi için söylüyorum.
Darbeye zemin oluşturmak ve darbenin başarılı olması durumunda
darbeyi sözüm ona meşrulaştırmak için çabalayanları ayırt etmek
için elimizde bir turnusol kâğıdı var. O da 2013 sonrasında
"Türkiye de DEAŞ'a yardım ediyor" söylemi! Bu söylemi, bu iftirayı
15 Temmuz öncesinde her kim dillendirdiyse işte onlar bu ülkenin,
devletin sonuna kadar hesaplaşması gereken unsurlar. Hesaplaşıldı
mı? Hayır. Hâlâ gazetelerinde, kürsülerinde, meydanlarda aynı
söylemi kullanıyorlar. FETÖ ile ağız birliği içinde
konuşuyorlar.
Bütün bunların yanında 15 Temmuz'un sıcaklığı içinde tali görülen,
yeterince umursanmayan ihanetlere de dönüp bakmanın zamanı geldi.
Örneğin sala okunduğu için camilere, imam ve müezzinlere yapılan
saldırıları tek tek incelemeye almamız gerekir.
Geçenlerde korkunç bir görüntü izledim.
İzmir'de sala okuyan müezzini üç kişi saldırıp darp ediyor, dahası
caminin camlarını kırıyor. Meselenin üzerine gidince bir de baktım
ki benzeri olaylar birçok başka yerde daha yaşanmış. Bu saldırıları
gerçekleştirenlerin cezasız kalmadığından emin olmak zorundayız.
Eğer darbe başarılı olmuş olsaydı bu hainler kahraman muamelesi
görecekti.
Neyse ki başarılı olamadı.
Bu vesileyle bir kez daha 15 Temmuz şehitlerimizi şükranla,
minnetle anıyorum.
Şehitlerimize, gazilerimize, onların kıymetli ailelerine bu vatan,
bu millet onlara varlığını, birliğini borçludur...