Bu ülkenin gerçek sahibi 15 Temmuz'da belli oldu. Sadece darbe
girişimini püskürtmedi.
Aynı zamanda devletin, kendisini yeniden kurumsallaştırmasını da
talep etti. Siyasete de bu kurumsallaştırma görevini verdi.
15 Temmuz'la birlikte, 2002 sonrasında değişmeye başlayan millet-
devlet ilişkileri yeni bir boyuta taşındı.
2002 sonrasında millet- devlet ilişkilerinde ideolojik bir dönüşüm
yaşanmıştı. Bu ideolojik dönüşümün iki unsuru vardı.
1) Milletin değerlerine yabancılaşmış devlet gitmiş, onun yerine
milletle ilişkilerini normalleştirmeye çalışan bir devlet
gelmişti.
2) Devlet- millet arasındaki hiyerarşi değişmiş, devlet kendi
varlığını millete hizmet düsturuna göre konumlandırmaya
başlamıştı.
AK Parti'yi iktidara taşıyan da, onu iktidarda tutan ana dinamik de
bu oldu. Bununla birlikte devletin yaşanan zihniyet dönüşümü
uyarınca yapısal ve kurumsal bir dönüşüm sağlaması mümkün
olmamıştı.
İşte 15 Temmuz işgal girişiminin milletin gayreti ve devlet başkanı
Erdoğan'ın liderliğiyle boşa çıkarılması devletin yapısal ve
kurumsal dönüşümünün önünü açtı. Antidemokratik uygulamalara,
vesayetçi denetim aygıtlarının müdahalesine izin vermeyecek yeni
bir siyasal sistemin inşası için güçlü bir toplumsal ve siyasal
motivasyon oluştu.